Dua ile İhlâs'ı bulmak...

A -
A +

Acemi birliğine katıldığımda muazzam kalabalığı görünce heyecanlanmıştım. Tenha bir ilçeden çıkıp ilk kez buraya gelince bir tuhaf olmuştum. Neyse biz birkaç gün içinde arkadaşlarımızı tanımaya başlamış birliğimize de kıyafetlerimize de alışmıştık. İleriki günlerde Ankara'dan mesleki duruma göre seçmelere komutanlarımız gelmişti. Ben, meslek lisesi elektronik bölümü mezunuyum. İçimden şöyle bir duada bulundum: "Allah'ım mesleğimle ilgili görev almamı nasip edersen, sana kırk rekât namaz kılacağım." Allaha çok şükür, dileğim yerine gelmiş ve görev yerim mesleğime uygun bir şekilde çıkmıştı. Hemen O'na verdiğim söz hatırıma geldi. Önce abdest alıp namaza durdum. Fakat o da ne? En iyi bildiğimi zannettiğim duaları bile unutmuştum. Nasıl da ihmal etmiştim. Yıllar yılı hiç okumayınca akılda mı kalırdı? Çok utandım. Çat pat aklımda kalan ezberlerimle namazımı bitirirken bu utanç duygusu şimşek gibi beynimde çakmıştı. O an kendi kendime, kendi halimi sorguladım. Bize yardım eden bir insan bile olsa, işimizi gördüğü için teşekkür ediyoruz. Kaldı ki bu yardımı eden, bizzat Allahü teâlâ. Kendimi huzurunda bir suçlu gibi hissedip: "Allah'ım!" dedim, "Bugüne kadar işlediğim günahlara tövbe ettim, beni affet! Bundan sonraki hayatımda ömür boyu ibadetlerimi hiç aksatmadan yerine getireceğim. Bana hep iyi insanlarla tanışmayı nasip eyle!" Bu sözleri söyledikten sonra manevi anlamda kuş gibi hafiflediğimi hissediyordum... İlk çarşı iznimdi. İzne çıkarken böyle bir adres falan da aramıyordum. Ama öylesine dolaşırken oraya nasıl gittiğimi inanın halen bilmiyorum. Yolum beni Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin türbesine çıkardı. Allah'ım o an içim bir tuhaf oldu. Böyle bir koku, böyle bir güzellik hayatımda tatmamıştım. Aklım fikrim orada kaldı. Artık ne vakit çarşı iznine çıksam soluğu orada alıyordum. Ama Allah'a verdiğim söz de aklımdaydı. O manevi atmosfere girdiğimde hep dua etmeye başladım: "Allah'ım, ne olur bana Kur'an-ı kerim öğretecek bir kulunu gönder." Bu arzu ve isteğim böyle aylarca sürdü... Terhisime yedi ay kalmıştı. Konya'dan Şener İşleyen isimli kardeşimle tanıştım. İşte aradığım insan buydu. Bana hem de bir ay içinde Kur'an-ı Kerim okumayı öğretti. Askerden memlekete dönerken artık hem Kur'an okumasını biliyor hem de Rabbime verdiğim sözü yerine getiriyordum. Tezkere sonrası bir fabrikada çalışmaya başladım. Nasip bu ya, ablamların bir tanıdığı vasıtasıyla Manisa'nın Gümülceli kasabasından evlendim. Kasabada rastladığım tüm insanlar çok kalender ve temiz insanlar. Arabamla kasabaya daha ilk gelirken dikkatimi İhlâs'ın bürosu çekti. İçimden dedim ki: "Adamlara helal olsun. Buraya bile İhlâs'ın bürosunu açmışlar" O zamana kadar Türkiye Gazetesi ile uzaktan yakından bir ilgim yoktu. Meğer benim kayınbirader Süleyman Abi İhlâs'ta çalışıyormuş. Bak sen şu işe... Beni aldı büroya götürdü. Orada Hacı Nuri Abi diye bir beyefendi ile tanıştık. Ve diğer çalışanlarla... Allah hapsinden razı olsun. Baktım ki orada çalışan herkes benim Allaha verdiğim söz gibi söz vermiş. Hepsi Allaha olan kulluğunu hiç aksatmadan ifa ediyor. Sonra yaşadıklarım bir bir gözlerimin önünden geçti. Dedim ki "Hacı Bayram-ı Veli'nin himmetiyle tanımış olmalıyım bu insanları." Ve o sene... Yani 2000 yılından beri gazeteme aboneyim. Sevinç içinde hep dua ederim: "Allah'ım kim bilir ne iyilik ettik de bizleri böyle iyi insanlarla tanıştırdın. O büyükleri tanımayı ve sevmeyi bize nasip ettin. İyi ki varsın İhlâs... İyi ki varsın Türkiye Gazetesi... Sizlere minnettarım. Fikret Esmer-Manisa Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.