"Size laf gelmesin, Allah yolundan sakın ayrılma, sakın namazlarını ihmal etme!.."
Biz 5 kız kardeşiz. En büyük abla benim. Ben 18, diğer kardeşlerim, 16, 13, 7 ve 2 yaşında. Annem 38 yaşında ve akciğer kanseri. Ayda bir Ankara'ya gider biz evde onu beklerdik. Annem hastane yemeklerini yiyemezdi. O gelirken hangi yemekleri yapsak diye menülere bakardık.
Annem, en küçük kardeşim 8 aylıkken, hastalandı. Kardeşim ilk bana anne dedi. Hastaneden gelen annem bunu duyunca "kızıma annelik bile yapamadım ablasına anne diyor" diye ağlardı.
En son Ankara'ya gittiklerinde doktor, "tıbben en fazla 15 gün yaşar" demiş. O anda sanki iki saniyeliğine zaman durdu. Nefesim kesildi. Hiçbir şey hissedemedim. Babamın konuşmasıyla kendime geldim. Annemin odasına tekrar geçtim. Ne yapacağımı bilemedim.
Ağlasam annem uyanacak... Otursam olmuyor... Elim ayağım tutmaz olmuş... Her şey bir anda anlamsızlaşmış... Allah'ım hayatımın en zor gecesiydi.
Annemin nefes alışını dinledim. Âdeta "ne kadar daha kaldı?" diye saydım. Hani derler ya "bir gecede saçlarım ağardı" diye. Gerçekten o gece saçlarıma ak düşmüş.
Annem ise her şeyin farkındaydı. Sabahleyin bana "en fazla iki gün daha yaşarım, evimizi barkımızı temiz tut, kurt bulanık havayı sever, size laf gelmesin, ömrün boyunca Allah yolundan ayrılma, sakın namazlarını ihmal etme" dedi.
Sabahtan doktorun söylediğini duyanlar eve geldi. Büyük halamla babam konuşuyordu:
"Bari ölmeden kızının birinin mürüvvetini görsün, gözleri açık gitmesin!" dediler.
Ben ise daha gecenin şokundaydım, sadece bakıyor, hiçbir şey düşünemiyordum. Babam birkaç kişinin adını saydı. Halam da "falanlar iyi, onlarla komşuluk yaptık, onlara verelim" dedi.
Hemen telefon açıldı, "acil kızı bugün isteyin!" dediler. O gün anneme en üzüldüğüm gün sözüm kesildi. Bizim buraların âdeti olduğu için de iki gün sonra tatlım yenildi.
Annem ise iyice ağırlaşmıştı. Eve oksijen tüpü getirilip nefes alması rahatlatılmıştı.
Sabaha kadar annemin başındaydım. Bana parmağındaki yüzüğü çıkarıp "düğününü göremeyeceğim, al bunu tak!" dedi. Yoksa içine mi doğmuştu?
O gün öğleye doğru saat 11:00 sularında vefat etti. O gün hepimiz çaresizdik. Büyük mecburiyete teslim olmuştuk.
Akrabalarımdan biri annem hastayken demişti ki: "Ölen öldüğüyle kalır size bir şey olmaz!"
O zaman ona çok kızmış öfkelenmiştim. Sanki annem ölünce biz mutlu mu olacağız? Yaşayabilecek miyiz?" diyordum... (DEVAMI YARIN)