Dürdane ekmeği müşküle üzümü

A -
A +

Artık iyice yaşlanmışlardı. Sıcak sobanın başında muhabbet ediyorlardı. Ayşe Teyze'nin yatağı sobanın hemen yanı başında idi. Kocasına seslendi: -Ne canım çekti biliyor musun? -Söyle ne çekti? Allaha şükür evde ne arasak var. -Benim istediğim yok işte... Bunu da sana söylersem sen üzülürsün. Yanımızda ne çocuklar var ne torunlar. Bu köylük yerde de istediğimi sen bulamazsın. En iyisi söylemeyim. Yaşlı adam pencereden yağan kara baktı. Sonra zayıflamış bacaklarına. İçinden "Ah biraz genç olsaydım. Atıma atlar, gider, ne istiyorsa getirirdim" diye geçirdi. Bastonuna dayanarak ayağa kalktı. Sobaya bir iki odun attı. Geldi hanımının yanına oturdu: -Sen söyle hele, Allah büyüktür. Belki de köyde bu istediğin neyse vardır. İhtiyar hanım, yorganın altından çıkardı ellerini. Kocasının ihtiyarlamış nasırlı ellerinden tuttu. -Allah senden razı olsun a efendi, dedi. Bugüne kadar her dediğimi almaya çalıştın. Bir dediğimi iki etmedin. Ben senden razıyım. Bu dediklerimi getirmesen de sana darılacak değilim. Hastalığımdan olacak herhalde, benim canım Dürdane ekmeği ile müşküle üzümü çekti. Hani gençliğinde İstanbul'dan gelirken getirirdin ya işte öyle... Dürdane ekmeği özellikte sabah kahvaltılarında mis gibi yenirdi... İhtiyar adam karısına teselli verdi: -Sabret bakalım. Allah büyüktür. Senin gibi ağzı dualı bir kulunun isteğini geri çevirmez inşallah. İhtiyar daha sonra kalkıp abdest aldı. Öğleyi eda etmek için seccadeyi yaydı. Namaz sonrası duasını yaptı. Sonra usulca sedire uzanacaktı ki kapı çaldı: -Ayşe Teyze... Evde misin? -Kapı açık oğul, buyur gir içeri. Elli yaşlarında bir adam, elinde poşetle içeri girdi. İhtiyarların hürmetle ellerinden öptü. Sonra kendini tanıttı: -Siz beni tanımazsınız. Ama ben sizin taa öteki mahallede iken komşunuzdum. Buradan göçeli neredeyse kırk yıl oluyor. Allaha şükür şimdi İstanbul'dayız. Halimiz vaktimiz iyi. Ev araba, mal mülk sahibi olduk. Sılayı rahim yapalım demiştik köyümüze. Gemlik'i geçince Dürdane'den ekmek aldım. İznikli üzümcülerden de üzüm... Gelirken eli boş gelmeyeyim dedim. İhtiyar adamın gözleri yaşardı. "Niye zahmet ettin oğul" diyebildi sadece... Misafir, Ayşe Teyze'nin elini yine öpüp dedi ki: "Teyzeciğim, ana babamız ölüp de ninemizin bize bakmaya çalıştığı o yetimlik yılarımızda aç iken kaç sefer karnımızı doyurdun sen." Ya Rabbi. Sen kullarına ne kadar merhametlisin. Kulunun dileğini yerine getirmek için neleri vasıta ediyorsun. Ramazan Günhan-Bursa > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.