Edirne’yi gezmek mi?

A -
A +

Serhat şehri deriz Edirne için... Marmara’da oturanlara hele de İstanbul’da yaşayanlara çok yakın bir mesafe. Kaldı ki Edirne 1361 yılında I. Murat Han tarafından fethedilmiş ve ta ki İstanbul'un fethedilişine kadar tam 88 yıl -1365’ten 1453’e kadar- Osmanlı Devleti'nin başşehri olmuştur.

 

Biz de Edirne’ye ayda bir, biraderi ziyaret için gideriz. Geçtiğimiz dönemde yine bir bayram günüydü. Ablamın kızları ile yeğenlerimle ailecek gitmiştik. Ama bayramdan dolayı bazı ören yerleri kapalıydı. Ziyaret etme imkânımız olmamıştı.

 

Çünkü işimden dolayı İstanbul’a geri dönmemiz icap ediyordu. Bu gidişimizde iş yerinden izin alarak Edirne’de tarihî mekânları gezmek için bir fırsat günü bulmuştuk.

 

Öncelikle Darüşşifa yani Sultan II. Bayezid Külliyesi hakkında bilgi vermek isterim. Temeli bizzat Sultan II. Bayezid tarafından atılmış, insan gücüyle 4 yıl gibi kısa sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılmış.

 

Çok kubbeli ve farklı bir yapısı ile dikkat çeken bu binalar topluluğunun mimarı ise Hayrettin'dir. Külliye; hastane, tıp medresesi, cami, misafirhane, imaret, hamam ve köprü gibi çok sayıda birimlerden oluşuyor.

 

Külliyenin şifahanesinde hastalara bakılmış, medresesinde öğrenciler yetiştirilmiş, camisinde ibadetler edilmiş, tabhânesinde misafirler ağırlanmış, aşhanesinde ise fakir fukara doyurulmuştur. Müze şeklinde olduğu için o dönemleri resmederek manken figürlerle canlandırmaya çalışmışlar. Mutlaka gezmenizi tavsiye ederim. Hakeza eski Ulucami bilhassa Selimiye Camii ve özellikle 98 yıllık ömründe 500’e yakın eseri olan Mimar Sinan'ın sadece 1 numunesini Beşiktaş Sinanpaşa’ya yaptığı ve Edirne'de de bulunan 3 şerefeli camisini gezmenizi tavsiye ederim.

 

Size bir Allah dostundan bahsetmek istiyorum. II. Bayezid Külliyesinde bulunan fakir fukaraları doyurulan aşhanesinde görev alan aşçı Yahya Efendi’den bahsetmek istiyorum.

 

Yahya Efendi, pişirdiği güzel yemeklerin ardından Allahü teâlâya şükrederken, yemekten sonra yaptığı yemek duasında: "Devamı devlet nasibi cennet..." dermiş. Ne bilsin kendisinin de kendini bilmeyen ermişlerden olduğunu... Bunu nasıl mı anlamış? İşte bu çok enteresan... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.