Çocuklarım, o caninin umurunda değildi. Sanki, hayata olan öfkesini benden çıkarıyordu. Bir taraftan dua ediyordum: "Allah'ım, sevdiğin kullar hürmetine kurtar beni!.." Ölüme ilk defa bu kadar yakın olmamıştım. Can vermenin korkusu, hayattan koparılma endişesi ve hiçbir şeyden haberi olmayan çocuklarım. Onlarla canımın eşit olduğunu o an anlamıştım. Kendi canımı düşündüğüm kadar çocuklarımı da hatta onları daha fazla düşünüyordum. Korkuya esir olan vücudum öyle kasılmıştı ki, karnıma nefes kesen kramplar giriyordu. Şiddetli ağrı ve boğazımdaki bıçak... Onlar, iki canın hayatını tehdit eden unsurlardı. Yalvarışlarımla acı yer değiştirmişti. Boğazımı bıçak kesmese de bu şiddetli acı beni öldürebilirdi. Bıçağın keskinliğini tenimde hissediyordum. Öyle keskindi ki sanki yeni bileylenmişti. Tenime sürttükçe ince kesikler oluşan boğazımdan kanlar sızmaya başlamıştı. Kendimi, kurbanlık koyun gibi hissediyordum. Göz göre göre, kıtır kıtır kesiliyordum. Polis ve ambulans sirenleri kulağıma ulaşınca az da olsa bir ümit doğdu: - Acaba beni kurtarabilirler mi? Ben can derdindeydim ama gelen mülayim polisler, yakalamak yerine tepemdeki caniye terapi yapıyorlardı: -Bak kardeşim, bırak şu bıçağı gel konuşalım. Problemin her neyse sadece konuşarak çözülür. Böyle bıçak dayamakla olmaz. Yazık o kadına, ne günahı var? Bu korkuyu daha fazla yaşatma, haydi bırak o bıçağı! Cani, söylenenleri sonuna kadar dinliyor, arkasından yine terör estirmeye devam ediyordu. Gerçi, dinlemesi bile iyiydi. Az önce hiç kimseyi dinlemiyor, bağırıp çağırıyordu. Yüzünün şeytansı şekli gitmiş mi diye bakmak istiyordum ama boğazımdaki bıçak kafamı kıpırdatmıyordu. Sadece karşımdaki polislere yalvararak bakıyordum, Yalvarıp yakaran sadece ben değildim. Oradaki kalabalıktan da benzer sesler yükseliyordu: -Haydi bırak bıçağı! Bak ne istersen yapılacak, yeter ki kendine gel!.. Kalabalıktan yükselen bu sesler, insanlıktan çıkanı acaba kendine getirir miydi? Yüreğinin bir köşesine hiç vicdan saklanmamış mıydı? Çıkmayan canda ümit vardı. Hâlâ bıçağı hissedecek kadar kendimdeysem, demek ki daha ölmemiştim. Hayatta kalma şansım vardı. O sırada, kalabalığı yararak gelen bir adamın sesi, sanki canıma can kattı. Bu kişi, tam karşımda duran ve beni sakinleştirmeye çalışan hayat yoldaşımdı. Son nefesimi verirken onu karşımda görmek, acı ve mutlulukla karılmış bir merhem gibiydi. İşaret parmağını kaldırıp haykırdı: -Eğer karıma bir şey yaparsan, o bıçakla seni orada doğrarım!.. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00