Eğitimsiz öğretim olur mu?

A -
A +

“Babam da olsa o sopa zoruma gitti ve önünü sonunu düşünmeden evi terk etmiştim...”

 

 

 

Bazıları "Falaka" hikâyesine pedagojik açıdan bakmak yerine hamaset penceresinden bakar ve burada gizliden gizliye din düşmanlığı olduğunu iddia eder. Oysa konuya ön yargısız bakıldığında işaret edilen şeyin eğitimdeki yöntemin önemine vurgu olduğu anlaşılacaktır.

 

Emekli bir subay olarak ben de çocukluğumda yaşadığım hatıramı bu açıdan değerlendireceğim. Henüz ortaokula gittiğim yıllardı. Yaz tatillerinde öğrenciler için en güzel etkinlik yaz Kur’ân-ı Kerim Kurslarına gidip Kur’ân-ı kerim öğrenmektir.

 

Rahmetli babam da beni caminin Kur’ân Kursuna göndermişti. Bu anlattığım en az kırk sene öncesinin hatırasıdır bu sebeple bir de günümüz din adamlarını bu hatıradan yola çıkarak yargılamayalım. Cami hocasının bakışlarından bile tedirgin oldum ilkin... Sonra ders çalıştırırken söylediğini anlamayan veya yanlış söyleyenlere elindeki sopayla vurduğunu görünce çocuk kalbim güm güm atmaya başladı. Beynim söylenenleri anlamaya değil yanlış söylersem yiyeceğim sopaya odaklanmıştı.

 

Nitekim korkunun ecele faydası yoktur derler, sıra bana geldi ve yanlış söylediğim için hoca beni dövdü... Çok üzüldüm, çok korktum ve ertesi gün kursa gitmedim. Bir gün iki gün beş gün derken bunu babam öğrenmiş. “Hayırdır oğlum, niye gitmedin?” diye sorsa söyleyeceğim ama “vay sen nasıl camiye gitmezsin?” diyerek babam da tuttu beni bir güzel dövdü.

 

Nasıl üzüldüm anlatamam... Önünün sonunu düşünmeden evi terk ettim. Aldım başımı gittim. Kasabanın dışında ormanlık alan vardı. Oralarda dolaşmaya başladım. Derken akşama doğru, çocuk hâlimle tedirgin oldum. Eve gitsem evde babam dövecek, gitmesem dışarıda ne yapacağım?

 

Derken baktım ileride bir bekçi kulübesi. Orman dairesinde görevli bir memur... Beni görünce gülümsedi. “Bu saatte usandın mı?” filan dedi. Yanına gittim. Bana “ne yapıyorsun?” dedi. Birkaç cümlede benim evden kaçışımı ve sebebini çözmüştü... Hiç ne hocayı ne babamı sorguladı. Ne beni yönlendirdi. Sorunun çözümüne odaklandı. “Sen akşam üstü yanıma gel, ben sana Kur’ân-ı kerimi öğretirim” dedi...

 

Her gün ikindiden sonra gittim yanına. O bekçi bana orada bir ay içinde Kur’ân-ı kerimi öğretti. Konu bilmek değil öğretebilmek...

 

     C.B.-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.