14 yaşında falandım. O gün evde tek başınaydım. Giriş kattaki dairemizin zili çaldı. Sevindim. Galiba annem bu kez erken dönmüştü. Gezmeyi pek severdi. Hiç düşünmeden açtım kapıyı. Karşımda üç kocaman adam duruyordu. Şaşırarak sordum: -Buyurun, ne istiyorsunuz? Bir tanesi belli belirsiz cevapladı: -Elektrik saatine bakmak için geldik. Bir diğeri, kapı aralığından içeriye boynunu uzatıp içerisini kolaçan ederken cevap verdim: -Elektrik saati içeride değil... Koridorun başında. Dışarıda... Üçü de birbirine baktı. Sonra bana baktılar. Kararsız, biraz da tedirginlikleri beni şaşırttı. Ama ben hâlâ elektrik faturasına gelen üç kişiyle konuştuğumu düşünüyorum. Çünkü; "Elektrik faturasına kaç kişi gelir?", "Faturaya gelenlerin ellerinde ne olur?", "Fatura için gelenler ev zilini mi çalar?" Bu ve benzeri sorulara cevap verecek bilgiye sahip değildim. Çünkü bilmiyordum. Öğreten de olmamıştı. Dolayısıyla bu üç meçhul adamla ben, elektrikçiler diye görüşüyordum. Hareketleri şaşırtıcı olsa da aklıma bir şey gelmiyordu. O esnada enteresan bir şey oldu. Aklıma geldikçe hâlâ ürperirim. Karşı dairenin kapısı açıldı. Kapıda bir kadın gözüktü. Tanımadığım bir kadın. Diyeceksiniz ki: "İnsan karşı komşusunu tanımaz mı?" Tanımaz olur muyum. O kadar iyi tanıyorum ki o gün o saatte hiçbirinin evde olmadığını dahi biliyorum. Ama bu tanımadığım teyze kim? Demek ki dün geceden veya sabahtan evlerine misafir gelmiş. O bakımdan teyzeyi tanımıyordum. Ama tam da üç meçhul adamın zili çalıp bana kapıyı açtırdığı anda karşı dairenin kapısını açan o teyze bu adamların paniklemesine sebep olmuştu. Karşı dairenin kapısının sürpriz bir şekilde açılmasıyla üçü de apartmanın üst katına doğru yürüdü. Ben de kapıyı tekrar kapattım. O teyze de kapıyı kapatmıştı. Hani olayın şokunu sonra yaşarsınız ya... Birkaç saniye içinde şimşek çaktı beynimde... Bu üç kişinin elektrik faturası için gelmediğini, fatura yazan elektrik yetkilisi olmadığını anlamıştım. O anda dizlerimin bağı çözüldü. Zangır zangır titremeye başladım. Korkudan kalbim yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Evet kapıyı kapatmıştım ama halen evde tek başınaydım. Ya bu üç meçhul kimse tekrar gelirse? Ya bir şey olursa? Allah'ım ben ne yaparım? O yıllarda evlerde telefon falan ne gezer... Gündüz gözüne apartmanımızda da kimse yok. Demek ki bu üç meçhul adam apartmanımızı gözetlemişler... Belki günlerce, belki aylarca, bilemiyorum... Sonra apartmanın boş olduğu, kimsenin olmadığı bir saatte annemin de evden ayrılmasıyla bizim eve yönelmişler. Annemin beni evde sık sık bırakıp gittiğini de biliyorlardı demek ki... Allah muhafaza edecek ya.. O gün karşı eve o teyzenin misafir geleceği tabii ki hesapta yoktu. Acaba o teyze bu adamları gördüğü için mi kapıyı açtı ve kendini gösterip kapattı. Yoksa o da mı bir tesadüftü onu bilemiyorum. Bir iki saat evde kapıyı içeriden de kilitlemiş olarak korkuyla bir köşeye sinerek bekledim. Annem gelip zili çaldığında bile yüreğim ağzıma geldi. Ta ki annemin sesini duyana kadar, konuşamadım. Annem içeri girdiğinde de başladım ağlamaya... Annem durumu öğrendiğinde çok kötü oldu. "Bir daha ya seni de yanıma alırım, ya da bir yere gitmem" diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Günlerce korkudan sokağa çıkamadım... Zaten artık evde tek başıma iken kimseye kapıyı açma olayı bitmişti. Evimizde kimse yokken kimseye kapıyı açmadım... Aradan yıllar geçti. Evlendim. Çoluk çocuğa karıştık. Ama hâlâ da tanımadığım kimseye kapı açmam. Asla... Evde birileri varsa tamam... Ama evde tek başına iken zil çaldığında o meçhul üç çehreyi hatırlıyor ve korkuyla irkiliyorum. Kapıyı açmaya cesaret edemiyorum. En önemlisi de çocuklarımı asla evde yalnız bırakmıyorum... C. Yurdagül-Kayseri > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00