“Bizler ne yapmamız gerektiğini ne yaptığımızı ve kim için yaptığımızı bilmeliyiz...”
Din büyüklerimiz buyuruyor ki: Bilinçli yaşamayan kişi yaşamıyor demektir. İnsan ne yapmak istediğini ve ne yapmakta olduğunu bilmek zorundadır. Ancak edep sınırını aşmadan yapılan her işte fayda görürüz.
Üzerinden yarım asra yakın zaman geçmesine rağmen unutamadığım ve beni hâlâ üzen iki hatıramı paylaşmak istiyorum:
Samsun Şehitlik Camii'nin avlusunda Trabzon taraflarından gelen bir vaizin sohbetindeyiz. O gün öyle bir gün ki, anlatılan konu öyle dillendiriliyor ki, ses tonu, konu, öyle uyum içinde ki herkes bu anlatımın nezaketine ve güzelliğine kıyamadığı için neredeyse nefes almadan vaizi dinliyor, dinliyoruz... Tam vaazın yarısında arabasıyla oraya birlikte gittiğimiz arkadaş gelip araya girerek “sen, sen, sen haydin gidiyoruz” deyiverdi... Bu söz sohbetin ortasına bomba gibi düştü. Bizler vaizin dikkatini dağıtmamak için nefes bile almaya korkarken bu arkadaşın yaptığı bu patavatsızlığa tepki göstermediğime hâlâ pişmanım... Ne oldu? Hiç... Yapacak bir şey kalmamıştı... Ona itaat gereği, geldiğimiz arabaya binip sohbet ortamından uzaklaştık. Yoldaki ilk akaryakıt tesisine gittiğimizde ise orada tam dört saat kuyrukta bekledik... Güya erken hareket etmiştik... Bu patavatsız hâlde çekip gitmemizden sonra sanmıyorum ki vaiz o güzel muhabbet ortamını sürdürsün... Bir çuval incir berbat olmuştu...
İkinci hatıram da şöyle... Yaşadığım ilçeye kendi ilçemden bir gelin konvoyu gelmişti... Ne enteresandır ki bir kısım nobran genç, işgüzarlık yaparak düğün arabalarının lastiklerini patlatmıştı. Olayı önlemek veya en azından adamcağızlara yardımcı olması gereken hemşehrilerim ise çil yavrusu gibi dağılmıştı. Çaresiz hemşehrilerime kanuni yollara başvurmalarında yardımcı oldum.
O akşam geç vakit evime giderken bir gece bekçisinin -o zaman orada polis yoktu- silahını çekmiş vaziyette benimle münakaşa ederek evimin yakınına kadar gelmiş ve ben bunu, bana yapılan bir hakaret olarak görmüş elli sene adama buğzetmiştim. Daha geçenlerde ayıktım ki bekçi bana “ne işin var da böyle işlere karışıyorsun” anlamında benimle münakaşa ederken aslında beni evime kadar koruma görevi almıştı. Çünkü gelin arabalarının lastiklerini patlatanlar ne yapmazdı ki...
Mustafa Ali Mahdum