Benim kıkır kıkır gülmeme annem çileden çıkmış gibiydi: -Ne duası? Ne biçim konuşuyorsun öyle? -Anne öyle olmasaydı sen babamla barışamazdın ki. Annem elini gırgırın sapına uzatırken tabanları yağladım. Doğru küçük odaya kaçtım. Kapıyı arkadan kilitledim. Annem bağırıyordu... -Aç kapıyı. Bak! Aç diyorum... Yoksa kırarım... -Kırarsan kır ne yapalım! Ben doğruyu söyledim... -Şu patavatsızın dediğine bak. Hiç anasının halini düşünmüyor. -Tamam! Sen müderrisin torunu olabilirsin ama babamı kötüleme! O da Osmanlı torunu. Hem sizde var mı dedemdeki gibi bir İstiklal madalyası... Gel zaman git zaman ortaokula başladım. O yıllar apansız duygular sarıyordu küçük kalbimi. Yudum yudum tadarak beklediğim o ayrılık rüzgârı artık daha sert vuruyordu penceremize. Görüyordum, Ankara'yı bulutlar sarıyordu. Soğuyordu, kararıyordu Ankara. Çünkü babam bu diyarı terk ediyordu... Nereye mi? Uzaklara... İzmir'e... O yıl ömrümün en karanlık kışını yaşadım. Sandım ki güneş hiç doğmayacak, Ankara hep böyle soğuk kalacak... Sabrettim. Ancak bir çocuğun sabrı kadar! Cebimde olmayan beş liranın gıcırlığı, içemediğim gazozların tadı, her gün ve her okul çıkışında... Ben en çok babamı özledim. Lakin bir vakit sonra taze gevreklerde babam kokmaz oldu. Umudu bir rüyada, sabrı ise bir esrarengiz günde bana "sen yalan söyleme" diye tembihleyen küçük ağabeyimin o tembihinde aradım. Ama gene de ben en çok babamı sevdim... Ben, Türkiye Takvimi yapraklarını her döktüğünde, babamın anlattığı menkıbeleri hatırlayarak büyüdüm... Onlarda duyduğum tat hiç azalmıyordu... Ve yıllar sonra evliya menkıbeleri dinlerken duyduğum o kokuyu, bir gün gelecek; hakiki âlimlerin eserleriyle dolu evimde, çocuğumda ve beyimde duyacaktım. 1999 yılıydı ve ben 26 yaşındaydım. İşte bu kokuya cezbolunacak ve onun vesilesiyle doğru yolu bulacaktım. Şimdi dizinin dibinden hiç ayrılmıyorum. Cenabı Hak onu ve vesile olanları iki cihanda aziz etsin... Ve ağabeyime 9 yaşındayken bana yaptığı tembih için de teşekkür ve dua ediyorum. Çünkü yıllar sonrası için haklı çıkmıştır. Tekebbür etmiyorum, gerçeği söylüyorum. Bugün bir üstünlüğüm varsa benim! Ve şerefliysem... Ben o şerefi doğru itikadımdan alırım. Oğlum da çok şükür bize çekmiştir. Şimdi 4 yaşında... Benim gibi dışına deli. Nasıl mı? İlginçtir, geçen seçim kampanyalarındaydı. Ana muhalefet partisinin lideri konuşuyordu televizyonda. Koşarak gelmiş ve eliyle televizyonu işaret ederek çat pat konuşmuştu: "Baba bak bak çizgi film!" Rumuz: Güllaç > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00