Evet, sesinden tanımıştım. Bu Zeliş idi. Nasıl da geçmişti yıllar? Ve o beni hiç unutmazken ben onun hayalini bile unutmuştum. Güya gençliğimizde birbirimize delicesine sevdalıydık. Gerçi o yıllar geleneğimizde öyle şimdiki yeni yetmeler gibi gezip tozma yoktu. Lakin birbirimize olan sevgimizi biliyor, hissediyorduk. Aradan belki kırk yıl geçmişti. Ben onun hayalini bile unutmuşken o benim adımı şıp diye söyleyivermişti. "Bir tek başında saç kalmamış" diyerek de hiç unutmadığını belirtiyordu. O an içimden ağlamak geldi. Sevinçten mi, mahcubiyetten mi bilemiyorum. Kırk yıl sonra da olsa, beni unutmayan, adımı söyleyen biri vardı bu dünyada öyle mi? Bu duygu insanı nasıl etkiliyor bir bilseniz? Sizi ismen bilen değil ismen unutmayan kaç kimseniz vardır söyler misiniz? İşte Zeliş, kırk sene geçse de beni unutmamıştı... Alnıma biriken terleri silerken iyilik hoşluk sordum: -Nasılsın iyi misin? -Nasıl olabilirim ki? Hayat çok acımasız... Çoluk çocuk nasıllar, diye soracaktım. Yutkundum. Bir gaf yapmamak için. O aklımdan geçenleri bile okuyacak kadar zekiydi. Cevap verdi: -İhtiyar babamla yalnız yaşıyorum. Allah'ım bu ne demekti şimdi? Bu kadın hiç evlenmemiş miydi? Eğer öyleyse benim hasretimden mi evlenmemişti? Ben ki bu kırk sene içinde üç defa evlenmiş, her üçünde de "bırakıp giden" olmuştum. Yıllar bir film şeridi gibi canlandı gözümde... Kaç mevsim geçmişti bu platonik aşkın üzerinden bilmiyorum. Askerlik dönüşü bir gün anneciğim demişti ki: -Ha uşağum bağa bak. Baban seni everecek. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Ama annem suratımdan anlamıştı başka birini sevdiğimi. Başını iki yana salladı... Gözlerini gözlerimin derinlerinde gezdirdi. Derin bir iç çekti: Annemin söylediği o söz çok enteresandı: -Kadın unutmaz. Sen erkeksin çabuk unutursun... Arkasından bakakalmıştım. Aşkımızı anlamış da mı söylemişti? Bir başkasıyla evleneceğim için beni teselli mi etmişti? Babam zaten hiç karşısına alıp da konuşmazdı bizimle. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde evlendim. Bu evlilikte hiçbir noksanımız yoktu. Ama ne enteresan ki huzurum da olmadı... Hanımın yüzünden mi? Yok... Allah için, yıkadığı giyilir, pişirdiği yenirdi... Bir evladım oldu bu evlilikten... Ama ben bu evlilikten hiçbir şey anlamadım. Bana göre önceden anamın evinde otururken şimdi hanımın evinde oturuyordum. Evlilik bu muydu? Ya da ben mi yanlış anlıyordum? Ya da ben ne arıyordum? Bir şey arıyordum ama ne? (Devamı yarın) > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00