Türkiye'de devlet memurluğu halen öyle astığı astık kestiği kestik midir bilemem ama bana öyle gelir ki bizim ülkede sadece milletvekillerinin değil, memurlarının da dokunulmazlıkları vardır. Hatta Milletvekillerinin dokunulmazlıkları belli bir süre içindir. Ama memurlarınki emekli olacakları güne kadar sürer. Dört yıllık İsveç'teki üniversite hayatından sonra, bir yaz Türkiye'ye geldim. 1971 yılı yazında kısa bir nişanlılık döneminden sonra, evlilik hazırlıkları başladı. O yıllarda acil yazışmalar telgrafla yapılırdı. Nişanlımla ikimizin nüfus kayıtları Akseki'deydi. Evraklar tamamlandıktan sonra nikâh günü için belediyeye gittim. İlgili memura, nikâh kıymak için, Şehir Kulübü'ne 3 Ekim günü gelip gelemeyeceğini sordum. İlgili memur bana, nikâhın belediyede kıyılabileceğini, ancak, hasta kişilerin belediye dışında nikâh kıydırdıklarını, bu iş için de rapor gerektiğini söyledi. Ben de gidip raporu alıp getirdim. Bu sefer de, ancak hasta kişilerin nikâhlarının evde kıyılabileceğini, Şehir Kulübü'ne gelemeyeceğini söyledi. Ben de nişanlım Ümran'ın akrabası Reis Vekili Cevat Beye, nikâh memurunu şikâyet ettim. Vay sen misin böyle yapan? Bakın başıma gelene!.. Rahmetli Cevat Bey muhterem bir kişiydi. Hemen nikâh memurunu çağırdı ve azarladı: - 3 Ekim günü, Şehir Kulübü'nde nikâhı kıyacaksın. Aksi takdirde, nikâhı bizzat kendim kıyarım. Bir daha da sana nikâh defteri vermem. Bilmiş ol! Nikâha pek çok insan çağrılmıştı. Merasim başladı, nikâh memuru: -Osman Nuri Yıldırım'la Nuran Şanlı'nın nikâhı için toplanmış bulunuyoruz" deyince, hemen itiraz ettim: -Nuran değil, Ümran olacak. Umurunda mı? -"Gelen telgraf kâğıtlarında, 'Nuran' yazıyor" deyiverdi. Beş altı kâğıtta "Ümran" yazıyor, sadece bir tanesinde, o da Mors alfabesinin yetersizliğinden dolayı, Akseki'den gelen bir telgraftaki Ümran ismi, Nuran okunmuş. Ama bir kere beni mimledi ya... Sonuçta, düğünün geri kalmaması uğruna, "Ümran" yerine "Nuran"la evlenmek zorunda kaldım. Ne yaparsın, cahillik diye buna denir. İlk günler bunu o kadar önemsememiştim. Günler geçti ve biz pasaport için emniyete gittik. Yetkili polis, evlilik cüzdanında "Nuran", nüfus cüzdanında "Ümran" yazan birine pasaport verir mi? Al başına iş? Birkaç avukata, hatta hâkime danıştık. Herkesin önerdiği ve hemfikir olduğu tek bir çözüm vardı: O da "Nuran"dan boşanıp "Ümran"la evlenmek. Fakat bunu yapabilmek için, aynı aile kütüğüne kayıtlı "Nuran" diye bir kız bulmak, sonra da ondan boşanmak gerekiyordu. Böyle bir şey olabilir miydi? Bir avukat da gazeteye, "Eşimi kaybettim" diye ilan ver dedi, bir başka avukat bunun sahtekârlık olacağını, iş anlaşılırsa ağır cezada bile yargılanabileceğimi söyledi. Pasaport alamıyor, İsveç'e gidemiyorduk. Diğer taraftan, üniversitedeki doktora derslerim başlamak üzereydi. Allahım ne yapacağımızı şaşırmıştık. Kimse bize makul, yasalara uygun bir çözüm gösteremiyordu. Bir gün, eşimin babasına ait iş yerinde oturmuş, kara kara düşünüyordum. Oraya Hasan isimli bir bey geldi. Bu beyin MİT'te çalıştığı söyleniyordu. Ben de son bir ümitle, ona durumu anlattım. Hasan Bey koyu bir küfür savurdu. Benden evlilik cüzdanıyla bana ve eşime ait ikişer fotoğraf alıp belediyeye gitti. Yarım saat geçmeden Hasan geriye döndü. Hem de elinde bir değil, iki yeni evlilik cüzdanıyla birlikte. Asst. Prof. Dr. Osman Nuri Yıldırım-Antalya Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00