“Savcım ceza bir tarafa da ben size gece yarısı evimden kaldırılıp nezarete atılışımı anlatayım...”
Rahmetli İbrahim Cevahir Ağabeyin Libya’da yaşadığı bir hatırasını anlatmaya devam ediyorum:
Savcının emriyle okunan, gemiyle birlikte Cenova’dan gönderilen beyannamede yazıyordu ki:
“Bu gemide esasen filan falan malzemelerin olması gerekiyordu. Yani demir ve kereste yüklü olması gerekiyordu. Ancak söz konusu ürünler geminin hareket gün ve saatinden önce limana gelmediği için yine oranın inşaatıyla ilgili diğer bu malzemeleri, ‘gemi beklemesin’ diye yükledik. Orada gemideki bu ürünlere ve bu evraka göre muamele yapmanızı saygılarımızla rica ederiz.”
Bu yazıyı da okuyunca savcı onlara döndü ve dedi ki:
“Ne yapacağız şimdi?”
Dediler ki:
“Tamam Cevahir… Ama sana 50 bin dolar bir ceza keseceğiz.”
Dedim ki:
“Ben sizi şikâyet edeceğim, öyle şey olur mu?”
Sonra savcıya dedim ki:
“Savcım cezayı falan bir yana bırakın da ben size apar topar evimden kaldırılıp nezarete atılış şeklimi söyleyeyim… Evimden alınırken sırtıma bir tekme vuruldu… Biz bu memlekette misafiriz… Bizi burada dövmek, sövmek sizin için zor değil. 400 yıl biz sizi idare ettik… Burada sizin hükûmetiniz de bizim sizi İtalyanlara bırakıp kaçtığımızı söyler. O da öyle değil sayın savcım. Biz burayı bıraktığımız zaman Osmanlı toprakları da elden gitmişti. Türkiye’yi de elimizden almışlardı. Yoksa tarihî birlik beraberliğimizde bir sıkıntı yoktu ki...”
“O konuları çok iyi biliyorum.”
Ve yanlış ithamları düzelttiler ama yine de bir “usul cezası” kestiler. 10-15 bin dolar aldılar… Yani bir düşünün… Gece 11.00’de alınıyorsunuz nezarete... Tercümanınızı başka arabaya, sizi başka arabaya koyup getiriyorlar.
Gerçi bir-iki yıl içerisinde Libya’yı öğrenmeye başlamıştık. Libya’nın içinde “şehir” denildiğinde neresi olduğunu biliyorduk. Arabaya bindiğimizde ne tarafa gideceğimizi, yolumuzun nereye çıkacağını biliyorduk. Kaliteli ve leziz yemeklerin nerede yenildiğini biliyorduk. Herhangi bir asayiş sorunumuzda, herhangi bir trafik işleminde bizlere yol gösterebilecek, formalitelerde yardımcı olabilecek yetkilileri tanıyor biliyorduk; dostluklarımız oluşmuştu. Kısaca Libya’da iyi bir muhit, iyi bir çevre kurmuştuk...
Emin Ceylan