Yeğenim Bursa'ya taşınmıştı. Çok sevindik. Bursa'yı çok seviyorduk. Teyzemin çocukları da Bursa'da oturuyorlardı. Devamlı telefon eder, gelirler giderler; biz de onlara gider gelir, sık görüşürüz. Dünya iyisi hepsi de... Biz mi? Yalova'da oturuyoruz. Yeğenim evine yerleştikten sonra onları ziyarete gittik. Çok güzel bir mahalle Muradiye. Ev sahipleri de harika insanlar... Pencereden bakıyorken, o ara yaşlı bir teyze gördüm. 70-75 yaşlarında falandı. Zayıf, tonton bir teyze... Allah'ım yüzü tıpkı rahmetli benim çok sevdiğim anneciğim... Yeğenime seslendim hemen: -Vildan biraz gelir misin? -Buyur teyze, ne var? -Bak bak, şu teyze tıpkı anneciğime benzemiyor mu? Tıpkı anneannen değil mi? -Sahiden ne kadar da çok benziyor. Ertesi gün de gördüm o teyzeyi. Kendince alışveriş yapmış gidiyordu. Elinde poşetleri vardı. Yine yeğenime seslendim: -Bu teyze nerede oturuyor biliyor musun, dedim. -Zannediyorum, bizden iki ev ötede. Küçük iki katlı evde oturuyor, dedi. -Ben bu teyzeye gideceğim, dedim. Hazırlandım. Markete uğradım. Ve yakınımızdaki küçük evin zilini çaldım. Heyecanım zirvedeydi. Çok heyecanlandım. Ona sarılacaktım. Annemi çok özlemiştim. Annem gibi sarılacaktım. İçeriden pıtır pıtır terlik sesi geliyordu. Nihayet o kadife sesi de duyuldu: -Geliyorum. Kapıyı açtığında gözlerinin içi gülüyordu; -Buyurun evladım, dedi. -Teyzeciğim, misafir kabul eder misin, dedim. -Buyurun, dedi. Kibar bir hanımefendiydi. Bahçeye girdik. Kapısını kapattı. Yüksek duvarlı iki kapılı şirin bir evdi. Yoldan geçenler hiç görünmüyordu. Bahçesi betondu. Tertemizdi. Sol köşede beyaz ve kırmızı zakkum çiçeği çok güzel açmıştı. Duvarlara begonya boru zambağı sarılmıştı. Yerde saksılarda değişik renk ve güzellikte çiçekleri açmıştı. Bahçede çeşmesi vardı. Bir de divan ve masa... -Kızım nerede oturalım, dedi. -Teyzeciğim burası çok güzel, burada oturalım, dedim. Hatırımı sordu. "Teşekkür ederim, sen nasılsın? Sağlığın iyi mi?" diye sordum. -Çok şükür, iyiyim. Şeker hastasıyım, dedi. Benim eşim de otuz senedir şeker hastası. Ama maşallah yaşıyor. Sen de uzun yaşarsın inşallah, dedim. -Kahve mi, çay mı içelim, dedi. -Ben sizinle sohbet etmek istiyorum, dedim. O yine de mis gibi bir kahve pişirdi. Karşılıklı oturduk. Elini öptüm, sarıldım. -Ben, yanınızdaki iki ev öteden geldim. Yeğenim oraya taşındı da, sizi camdan gördüm. Siz anneme çok benziyorsunuz, adınız nedir, dedim. -Fahriye, kızım. İnegöllüyüm, dedi. -Fahriye Teyze, benim teyzemin adı da Fahriye'ydi. 38 yaşında kaybettik. Çocukları burada oturuyor. Siz benim hem annem hem de teyzem olur musunuz, dedim. -Tabii yavrum, dedi. Sonra anlattı: "Benim hiç çocuğum olmadı. Eşimi de kaybettim. Kardeşlerim var. Yeğenlerim var. Gelirler, beni götürürler, ilgilenirler. Onları çok seviyorum. Sonra burada komşularım hep ilgilenir sağ olsunlar. Faturalarımı yatırırlar, rahatsızlandığımda ya da kontrole gitmem gerektiğinde doktora götürürler. Her işime koşarlar. Hepsi çok iyi insanlar." Fahriye Teyze'yle çok güzel sohbet ettik. Ben müsaade istedim. "Beni yemeğe beklerler" dedim. Elini öpüp ayrılırken gülümsedim: -Fahriye Teyze, yeğenime ve akrabalarıma her geldiğimde sana da mutlaka uğrarım, olur mu? -Tabii kızım beklerim, dedi. -Allah'a emanet ol, deyip çıktım. Eve dönünce yeğenime ve ailesine Fahriye Teyze'nin temizliğini, kibarlığını anlatıp durdum. Aradan bir sene geçmişti... Yine Bursa'ya ziyarete gitmiştim... Aklımda o vardı... (Devamı yarın) Hatice Teyze-Yalova Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00