“Dualarıma, bana gazoz ve gofret ısmarlayan meçhulüm o koca yürekliyi de katıyorum...”
Yıllar önce yaşadığım unutulmaz bir hatırayı paylaşmak istiyorum. İstanbul'un seçkin bir semtinde çalışıyordum. İş yerimde namaz kılacak bir yer olmadığı için, namaz için uzak bir camiye gidiyordum. Bir ağabeyimizin tavsiyesi üzerine, her gün yol üzerindeki büfeden Türkiye gazetesi de alarak cami girişindeki su sebilinin üzerine bırakıyordum, okunur diye.
Zaten evime gazete aboneliğim vardı fakat bu küçük hizmeti yapmayı kendime bir vazife edinmiştim. İlk zamanlar büfede sadece bir tane Türkiye gazetesi bulunurdu ve büfe çalışanı onu bana içeriden verirdi. Ancak ben her gün gazeteyi almaya devam ettikçe, büfeye daha fazla Türkiye gazetesi gelmeye başladı. Maddi durumuma göre hepsini almaya çalışıyordum ve hepsini cami girişine bırakıyordum. Bir süre sonra cemaat de o kadar alıştı ki, namaz sonrası gazeteler âdeta kapışılıyordu ve cami bahçesindeki banklarda gazetelerini okuyorlardı.
Bir gün yine aynı şekilde büfeye uğradığımda, görevli arkadaş gazete vermeden önce "Dur abi, sana gazoz ve gofret vereceğim" dedi. Ben de gülerek "Gazete yerine gazozla mı kandıracaksın?" diye latife yaptım. Sonrasında işin aslını anlattı. Bir müşteri gelip Türkiye gazetesi sormuş. Bana her zaman verdiği gibi içeriden gazeteyi çıkarınca müşteri onu tezgâha koymadığı için ikaz etmiş. Büfeci arkadaş da müşteriye: "Burada isteyen pek olmadığı için, sadece bir tane okuyucusu var" diyerek benden bahsetmiş. Bütün gazeteleri aldığımdan, cemaat okusun diye camiye bıraktığımdan söz etmiş. Müşteri şaşırmış, duygulanmış ve o tavrı bir anda değişmiş. "O var ya güzel bir hizmet yapıyor” diyerek karşılık vermiş. Sonrasında gazoz ve gofret parası vererek: "Al bunu o arkadaşa hediye edersin" demiş ve gazetesini alıp gitmiş. Söyleyecek kelime bulamadan, gazozumu, gofretimi ve gazetelerimi alarak camiye doğru yola koyuldum. Yol üzerinde bir parkta oturup gözyaşları içinde o abiye dualar ederek gazozumu içtim, gofretimi yedim.
Böylece bu gazetenin sıradan bir gazete olmadığını, değeri biçilemeyecek bir bayrak olduğunu bir kez daha anladım. O günden dualarıma ismini bilmediğim bana gazoz ve gofret ısmarlayan o koca yürekli insanı da dâhil ediyorum.
Necati Şahin