Üniversitelerde başlatılmak istenen protestolar bizi öğrencilik yıllarımıza götürdü. 68 kuşağı diye adlandırılan dönemin öğrencileriyiz. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki; öğrencilerin çoğu dersinde, işinde-gücündeydi. Hiç unutmuyorum, üniversitenin okuma salonunda ders çalışıyorduk. Salon doluydu. O sırada salona, parkalı, uzun saç ve sakallı birkaç öğrenci girdi. Slogan atmaya başladılar. Ne dedikleri de pek anlaşılmıyordu. Ama ısrarla üniversite bahçesindeki heykelin önünde toplanılmasını tekrarlıyorlardı. Ders çalışan öğrenciler baktılar ki, bunların susacakları ve gidecekleri yok. Salonu terk etmeye başladılar. Takip ettim, öğrencilerden pek azı dedikleri gibi hareket etti. O zamanlar bir "Sosyalizm" modası çıkartılmıştı. Çeşitli düşünce akımları arasında bocalayan arkadaşlarımı hatırlıyorum. Yine, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu adında, ordinaryüs profesör bir hocamız vardı. İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanıydı. Gerçek bir ilim adamı, milliyetçi ve inanmış bir insandı. Rahmetli Sebahattin Zaim Hoca'nın da hocası idi. Bir ders yılı "İktisat Sosyolojisi Açısından Sosyalizm" dersine girdi. Sonra bu ders notlarını yine aynı isimle kitaplaştırdı. Sosyalizmin ne olup olmadığını açıklayan ilmi bir eserdi. Fakülteden olmayan birçok arkadaşıma da tavsiye ettim bu kitabı: Özet olarak şu anlatılıyordu: Karl Marks, o zamanki kapitalizme karşı bir düşünce olarak Sosyalizmi çıkarmıştı. Her ne pahasına olursa olsun, fazla kâr peşindeki Kapitalizme karşı güya Proletaryanın (işçinin) diktatörlüğü amaç amaçlanıyordu. Ne var ki bu Sosyalizm, bizim milletimizin diniyle, örf ve âdetleri ile asla bağdaşmayan bir düşünce şekliydi. Nitekim, ülkemizde ne kadar uğraşılsa da bir varlık gösteremedi. Zaten artık dünyada da kabul görmüyor. Bir gün, sözüm ona bir öğrenci lideri ve birkaç arkadaşı, bildik kılık kıyafetleri ile bu rahmetli hocamızın dersine girdiler. Arka sıralara geçip oturdular. Öğrenci lideri pozisyonunda olan, Sosyalizm lügatinden ezberlediği birkaç kelimeyi de işin içine katarak, Hoca'ya birkaç soru sordu. Ayaklı kütüphane diye adlandırılan hocamız, sâkin bir şekilde, o kadar güzel cevapladı ki anında dersi terk edip gittiler. Yine bir gün üniversite bahçesinin Bakırcılar tarafındaki kapısından girmekteyken baktım, o sözünü ettiğim öğrenci lideri önde, arkasında arkadaşları hızla kaçıyor. Karşıt görüşteki diğer öğrenciler de bunları kovalıyor. Kaçanlar kendilerini merkez bina kapısından içeri zor attı. Kapıları kapatarak, ateş etmeye başladılar. Öbürleri de siperlenerek karşılık vermeye başladı. Bir süre kendime Beyazıt Kulesini siper ederek bekledikten sonra hızla oradan uzaklaştım. Aradan hayli bir zaman geçmişti. O olaylar sonunda üç idamla noktalandı. 68 kuşağının lideri denilen Deniz Gezmiş'in gazetelerdeki fotoğrafı ile o gün Bakırcılar çarşısında gördüğüm ve amfide hocamızın açıklamaları karşısında mahcup olup dersi terk etmek zorunda kalan genç birbirine ne çok benziyordu. Şimdi düşünüyorum da ülkenin nice zeki, saf ve temiz çocukları kandırılarak böylesi anarşik olaylara alet edilmiş, birçok öğrenci bu kandırmaca peşinde koşarken aslında kendi geleceğini kaybetmişti. Ve o yıllarda üç öğrenci de idam edilerek hayatının baharında hayatlarından olmuştu. O zaman da basın başta olmak üzere siyaset ve üniversite çevrelerinden bu olaylara çanak tutanlar vardı. > Sait Yolaçan-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00