Çocukluğumdaki hayatımla ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmaya bugün de devam ediyorum...
İletişim kanalları çoğalırken, gönül bağlarımız zayıfladı. Birkaç sokak ötedeki akrabamızın kapısını uzun süredir çalmayı unutmuşken, bir bayram mesajı ile bayramını kutlamayı onu hatırlamak olarak gördük. Maalesef zamanla aile bağlarımız da akraba bağlarımız da zayıfladı. O sebeple bolca geçmişe özlem başladı. Çünkü artık yaşadığımız an sadece telefondan başımızı kaldırdığımız zaman olarak kaldı. Hâlbuki hayatın içinde ona bir yer ayırmak varken, biz hayatımızın odak noktasına onu koyduk. O sebeple ne zaman başımızı telefondan kaldırsak, gördük ki aslında önümüzde akıp giden bir zaman, bir dünya var.
Sevdiğimiz bir insanın sohbetini telefona dönüp bakmadan kesintisiz ne zaman dinledik? Doya doya farkında olarak ne zaman ciğerlerinize nefesi çektiniz. Aslında biz kendimizi, hislerimizi, düşüncelerimizi bile duymaz olmuşuz. Kendimizden uzaklaşmışken, kendimizi duymazken çevremizdekileri duymayı nasıl düşünebiliriz? O sebeple gelin anılarımızı canlı tutarken, kendimizin de elinden tutalım.. Geçmiş ile bağımızı sağlamlaştırırken, çevremizdekiler ile de muhabbet bağını koyulaştıralım. Yine kıralım iki lafın belini, saatler aksın muhabbet iyice demlensin. Dost kelamı ile gönüllerimiz şenlensin, yeşersin. Bir çift dost gözünün, tatlı bir sözün yerini ne doldurabilir, onun verdiği huzuru ne verebilir? Kalbi muhabbetten, sevgi bağından başka ne ısıtabilir? Yine tutalım büyüklerimizin elinden, evlerini şenlendirelim, görüşmediklerimizin gönüllerini alalım. Bolca gökyüzünü seyredelim, doyasıya temiz havayı içimize çekelim. Evlerimizde muhabbet saati yapalım.
Eskilerin o neşesi, o samimi muhabbetleri evimizi de ruhumuzu da saracak. Çocukluğumuzdaki o salçalı ekmeğin enfes tadını damağımızda hissedeceğiz. Nedensiz huzurla dolacak içimiz. Aynı çocukluğumuzda ansızın mahalleye gelen seyyar salıncakçının verdiği huzur ve heyecan gibi. Elimizdeki son harçlığı da salıncak çeviren amcaya verirken, biraz daha fazla sallaması için gözlerinin içine bakmayı da ihmal etmeyeceğiz. Bir yandan salıncak döndükçe rüzgârı yüzümüzde hissederken, gökyüzünü de doyasıya seyredeceğiz. DEVAMI YARIN