Gelin olduğum eve tekrar gelin oldum!

A -
A +

-Bu eve ancak ölün gelir!.. Gelin olacak bir kıza söylenecek laf mıydı bu? Hem de anam söylemişti. Çünkü o da biliyordu. Evlendirileceğim adamı sevmiyordum. Gönlüm olmadan evlendiriliyordum. Gelinliğimle kapıdan çıkarken tekrar etti: -Sakın ola ki bu eve geri dönmeyesin. Bu eve ancak ölürsen ölün gelebilir. Bu ev babamın evi değil miydi? Gelin olduysam bir daha babam "baba" olmaktan, anam "ana" olmaktan çıkmış mı oluyordu? Bir sıkıntım olduğunda onlara koşmayıp kime koşacaktım? Bu ne biçim ana ne biçim babaydı? -O eve gidersem canıma kıyarım. -Ne yaparsan yap. Ama bizim şanımıza leke sürme. -Sizin şânınız için, sizin canınız eziyet mi çeksin anne? Ben o evde her gün gözyaşı dökerken siz burada şanınıza şan mı katacaksınız? -Köylük yerde söz ağızdan bir kere çıkar. Artık geri dönüşü yoktur. -Tamamdır ana!.. İşte gidiyorum... Ama şunu bilesiniz ki yalnız babam değil hepiniz başı öne eğik gezeceksiniz. Ata bindirdiler... İki gözüm iki çeşme çıktım yola... Herkes düğüne gelmişti. Ben ölüme gidiyor gibiydim. Ben istemiyordum onu ama kocam beni deliler gibi seviyormuş. Ne yaparsınız ki iki gönül bir olmayınca olmuyordu. Her geçen gün bana azaptı. Ya bu evde canıma kıyacaktım ya da bu evi terk edecektim. Çünkü ben başka biriyle yuva kurmak istiyordum. Onunla da kavilleşmiştik. "Beni bekle, bir gün mutlaka sana geleceğim" demiştim. O da beni bekleyeceğine söz vermişti. Komşu köydendi. O evdeki gelinliğim çok sürmedi. Yükte hafif pahada ağır neyim varsa torlayıp topladım. Bir müsait vakitte, kimseler yokken evden çıktım. Gidiş o gidiş... Kaçmıştım. Kendi kendime verdiğim bir kararla... Gençlik duygularının verdiği heyecanla... Bu haber çok sürmemiş köyümüzde yankılanmıştı. Annem babam hakikaten köyde çok mahcup olmuş. Ama bana ne ceza verebileceklerdi ki? En büyük cezayı zaten gelin olurken vermişlerdi. Bir daha o eve ölüm girebilecekti. Yani artık onlar için ben yoktum. Dolayısıyla onlar da benim için yoktu. Ardıma dönüp bakmadım... Benim ardımdan eski eşim kahrolmuş. Yaşadıklarına dayanamamış. Günlerce evinden dışarı çıkamamış. Sonunda çareyi o evi satıp o köyü terk etmekte bulmuş. Bunların hiçbirisi benim umurumda değildi. Ben kendime göre daha yeni evlenmiştim. Yeni başlamıştım hayata . Hayatımdan da memnundum... Geriye dönüp baktığımda bu yaşadıklarım bir masal gibiydi... Aradan kırk yıl geçmişti... Ben çoluk çocuğa kavuşmuş kimi torunuma babaanne, kimi torunuma anneanne olmuştum. Ama herkes artık kendi evindeydi. Eşim vefat edeli de sekiz sene olmuştu. Bir gün bir haber geldi. Kendi köyümüzden filanca benimle evlenmek istiyormuş. Onun da hanımı vefat etmiş. O da yalnızmış. Kendine can şenliği arıyormuş. Kimdir bu kimdir derken, bir de ne göreyim? Benim kırk sene evvel gelin olup da kaçtığım evi satın alan adam. Benim ilk o eve gelin geldiğimi bilmiyor bile. Eve taşınmış çoluk çocuk uzun yıllar yaşamış. Zamanla onun da evlatları birer ikişer ayrılıp kendi hayatını kurmuş. E ne yapacak adam? Kendine bir can şenliği ararken benden haberi olmuş. Şimdi bana dünür oluyormuş. Nasip işte... Hem de 65 yaşında iken yeniden nikâh masasına oturdum. Benden altı yaş büyük olan beyimle evlendim. -Şimdi nereye gidiyoruz, dedim -Evimize gelin getiriyorum seni, dedi. -Ben o eve kırk sene önce de gelin olmuştum, dedim. Bir tuhaf olduk... Hiç aklıma gelir miydi, gelin geldiğim eve bir gün olup tekrardan gelin geleceğim!.. Torunu Gülşah Aktepe-Konya Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.