Gelin olmamıştım ama!..

A -
A +

Okumak için küçük yaşta, çok sevdiğim ailemden ayrılmayı göze aldım. Köyde yaşamamız ailemin bizi eğitim ocağına yollamalarına engel değildi. Daha önce ablam ve ağabeyim de bu yoldan geçerek hayallerine kavuşmuştu. Sıra bendeydi. Sonra kardeşime gelecekti. Hayatta başkasına muhtaç olmamak, kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmek için mecbur idik. Henüz on iki yaşında bir ana kuzusu iken, yurt çocuğu olmuştum. "Hem ağlarım, hem giderim" deyimi aslında gelinler için söylenmişti. Gelin olmamıştım ama deyim tam da benim durumumu anlatıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak; yatağım, yorganım ve kıyafetlerimle yeni meskenime yerleştim. Kayıt için birlikte geldiğim babam, Sultan'ını emin ellere emanet etse de gözü arkada köye döndü. Yatakhanede benim gibi cesur görünmeye çalışan, gözleri yaşlı arkadaşlarım vardı. Hepimizin ağlama nedeni aynı idi; ayrılık ve hasret. Hayatlar ve çehreler farklı olsa da duygular aynı noktada kesişip gözyaşı olarak dışa vuruyordu. Başımızdaki güler yüzlü abla ise bizi teselli etmeye çalışıyordu: -Ben de sizler gibi buraya ilk geldiğimde çok ağladım. Ama şimdi döktüğüm o gözyaşları geride kaldı. Hayatımda iz bırakan nice unutulmaz anılarım oldu ve hâlâ burada o güzelliklerin içindeyim. Zamanla beni anlayacaksınız. Abla etkili konuşuyordu ama sözleri bana hiç gerçekçi gelmiyordu. Ağlayan çocukları avutmak için sarf edilen bu sözlerde gizlenen hüzünler de var gibiydi. Köyüm ve ailem hayallerimde gezinirken bu teselli sözleri bir kulağımdan giriyor, diğer kulağımdan çıkıyordu. Ayrılıktan muzdarip, ailemden uzak, arkadaşlarımla birlikte geçen ilk gecemdi. Ranzanın üst katı bana düşmüştü. Annemin hazırladığı yorganı kafama çekip hıçkırıklarımı duyurmamaya çalışarak ağlıyordum. Bu yöntemi kullanan sadece ben değildim. Yurttaki bütün kız arkadaşlarım aynı şekilde yorganlarının altında ağlıyor, seslerinin duyulmamasına ise güya özen gösteriyorlardı. Ara sıra nefes almak için kafamızı yorganın altından dışarı çıkardığımızda, burun çekmeler yatakhanenin sessizliğinde yankılanıyordu. Işıklar sönünce loş duvarlarda aniden sevdiklerimin silüeti beliriyordu. Sağımdaki duvara köyüm, solumdaki duvara ailem, karşımdaki duvara ise gerçekler yansıyordu. Ben gerçeklerin yansıdığı duvara bakmamayı tercih ediyordum. Ya sağım ya da solumdaki hayal duvarına bakıyordum. Duygularım had safhaya geldiğinde ise yorganın altına gömülerek ağıdımı yükseltiyordum... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.