“Birbiri ardına vefat edenle ilgili sorular soran kimse hayli pimpirikli birine benziyordu...”
Hem bir ufak kırtasiye işlerim vardı hem de bir çay içimi yıllardan beri müşterisi olduğum dükkâna uğramıştım. Selam verip içeri girdiğimde iş yeri ortaklarından birisi oradaydı. Selamımı aldı. Hâl hatır sorarken tabureyi çektim kendi yerim gibi, masasının yanına kuruldum... Aradan bir dakika ya geçti ya geçmedi... Pat diye söyleyiverdi: "Harun’u da kaybettik..."
Elektrik çarpılmış gibi oldum. Anlayamadığımı düşündüm. Gözlerine baktım “Nasıl yani?” der gibi... “Üç gün oluyor” dedi...
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun... Bir anda her şey anlamsızlaştı yeniden... Ne diyeceğimi bilemedim. Gözleri dolup gelen ortağa “Rabbim sabır versin” diyebildim.
Asırlar süren kısa bir sessizlik oldu. Ölümden söz açılınca konuşacak bir şey kalmıyordu...
O esnada içeriye bir beyefendi geldi. Seri hareketle yüksek sesle “Başınız sağ olsun ya” dedi. O da aslında vefat haberini duymuş da baş sağlığı için taziyeye gelmişti. Ayağa kalktı müteveffanın ortağı ve sarıldılar. O kimse daha samimi olmalı ki olayın nasıl olduğunu sordu:
-Nasıl oldu ya? Daha iki gün önce buradaydı. Turp gibiydi. Üstelik yediğine içtiğine dikkat ederdi... Allah Allah acaba aşılardan filan mı oldu? Ben de oldum. Arkadaş bu tür haberleri duyunca tedirgin oluyorum vs.
Birbiri ardına sorular soran bu kimse hayli pimpirikli birine benziyordu. Müteveffanın ortağı anlatmaya başladı:
-Evet sağlığına çok dikkat ederdi. Temiz havada spor yapar öyle kahvaltı ederdi. Hatta işte o sabah da mahallesindeki üç arkadaş ile her zaman yaptıkları gibi sabah sporuna çıkmışlar. Kahvaltıya geçecekleri sırada bizim Harun demiş ki: “Siz masaya geçin, ben bir lavaboya gidip geleyim...”
Ama gitmiş gelmemiş... On beş dakika, yirmi dakika yarım saat derken “ya nerede kaldı bu adam?” diye telefonunu çaldırmışlar. Çalmış çalmış telefonu açan yok... Bunun üzerine “ya ne oldu buna, bir gidip bakalım” demişler. Gitmişler ki tuvalete giderken yarı yolda düşüp kalmış. Hemen telaş içinde ambulans çağırmışlar. Ambulans gelmiş alıp hastaneye kaldırmışlar. Maalesef geri döndürememişler.
“İnsanoğlu bir anlık” denildiğini her zaman duyarız... Ama o bir dakika bizi orada iken birkaç dakika etkiler... Sonra hayat hiç bitmeyecekmiş gibi olanca hızıyla bizi kendine çeker. Ah yalan dünya... Sen bizi hep kandırıyorsun!..
Ömer Kamberoğlu