Gözdeki yeşil nefreti!..

A -
A +
Biz Türkerin Anadolu’ya yerleşmeye başlamamızın üzerinden yaklaşık bin yıl geçmiş...”
 
Orta Anadolu'da gündüz vakti yolculuk yaptınız mı? Bendeniz gündüz yolculuklarını severim. Vatan toprağını, coğrafi farklılıkları, bitki örtüsünü bir nebze de olsa seyretmek güzeldir. Bu seyir içinde beni en çok üzen kilometrelerce ağaca rastlamadığınız kel tepelerdir. Tarih bir zamanlar Anadolu'da sık ormanlardan söz eder. Demek bozkır ve kel tepeler bir zamanlar gür ağaçlarla süslüymüş. İnsan eli bu güzelliğe acımasızca kıymış. Bu topraklara yerleşen kavim olarak ağaç katliamından elbette sadece biz sorumlu değiliz ama ağaç yeşil âşığı bir millet olmadığımızı da söyleyebilirim.
Efendim gecekondudan dönüşüm bölgesinden müteahhidden henüz inşaat aşamasında bir daire almıştık. İnşaatın sonuna doğru müteahhit iflas edip kaçınca binayı tamamlamak fakir ile birkaç komşuya kalmıştı. Bahçesine ellerimle ardıç çamları, çalımsı ama çok güzel renkli meyveleri olan bitkiler, leylak, güller... dikmiş idim. Lakin su kıttı. Henüz yerleşimi tamamlanmamış asfaltın kenarına bir çukur kazmıştım. Yağmur yağmaya başlayınca elimde kovalarla sokağa fırlar ağaçlarımı sulardım. Karşıdan benim telaşımı gören bakkal, manav, avare gençler dudaklarının kenarlarına iliştirdikleri alaycı gülücüklerle beyhude çabama gülerlerdi. Sadece diktiğim ağaçlar emeğimi karşılıksız bırakmadı. Boy atıp gümrahlaştılar. Gıpta edilecek bir bahçe oldu. Artık benim de şu dünyada dikili bir ağacım, ağaçlarım vardı... Gel zaman git zaman başka yere taşınmam icap etti. Daireyi kiraya verdim. Ara sıra oraya uğrar diktiğim ağaçları izler, gururlanırdım. 15 yılda dört katlı apartmanın üçüncü katını geçen ağaçlarımla gurur duyuyordum.
Dün yolumu bahçemin olduğu yana düşürdüm. Görmez olaydım. Bahçe bahçe olmaktan çıkmış. Leylaklar yok olmuş, güller kesilmiş. Çamlarda dal bırakmamış budamışlar. Herkes bir bahane buldu bu ağaçları kesmelerine.
Meyus ve kararsız adımlarla giderken son bir kez geri döndüm. “Bu Anadolu topraklarını kel tepelere mahkûm eden sizlersiniz” dedim komşulara. Tuhaf tuhaf baktılar. İçlerinden en cesuru dedi ki madem hoca kesilmelerine kızıyor. İki litre çamaşır suyu kökten çözüm olur. Adamın yüzüne baktım. "Kökten" kelimesi ile sanat yaptığını sanmıştı. Oysa o bakışta bir yeşil düşmanının nefretini gördüm yahut bana öyle geldi...
     Şaban Özüdoğru
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.