Babam her ne kadar sakin ve rahat konuşsa da oğlumu gözümle görmeden içim rahat etmeyecekti: -Yola çıkıyorum baba, dedim. -İşini aksatmana gerek yok ama sen bilirsin, dedi. Telefonu kapattım. Sanki olacaklar yüreğime o anda düştü. Bunu hissettim. Evin içinde ağlayıp sızlıyor, dört dönüyordum. O yıllar bende cep telefonu var ama bizimkilerde yoktu. Haber alamıyordum. Tedirgin halde sabahı zor ettim. Saat 05.00'te giyindim. Gazete dağıtıcılığı yapıyordum. İşe çıktım. Bir baktım ki binanın dışında bizim sülale arabayla gelmişler. -Hüseyin nereye gidiyorsun? -İşe gidiyorum. -İşi bırak. Biz Zonguldak'a gidiyoruz. Sen de gel Mustafa'yı ziyaret edelim, dediler. Ben ise ısrarla "Gazetemi dağıtayım, öyle gideriz" dedim. Ne kadar ısrar etseler de gazetemi dağıttım. Dağıtıcı arkadaşlar da bilir zaten işin ciddiyetini. Nihayet yola çıkmıştık. Arabada herkes gözümün içine bakıyor, göz göze geldiğimde gözlerini kaçırıyorlardı. Kimse konuşmuyordu. Bir bahane ile cep telefonumu elimden aldılar. Telefon çaldıkça onlar cevap veriyor: "Yoldayız" diyorlar. Yolda âdeta uçuyorduk. Altı saatlik yolu iki buçuk saatte almıştık!.. Ben ise Rabbim tarafından kalbime örtü indirilmiş hiçbir şey hissetmemişim. Bilenler bilir, ben Kozlu'da oturuyordum. Kozlu'dan sonra gelir Zonguldak. Kozlu'ya geldiğimizde amca oğlu arabayı mahallemize çevirdi. Ben o an tepki gösterdim: -Abi önce hastaneye gidelim. Oğlumu görelim, dedim. O ise: "Çok yorulduk. Eve gidelim. Bir şeyler atıştırıp hemen döneriz" dedi. Sessiz kaldım. Artık bizim sokağa girmiştik. Bizim sokak insan seliydi. İçimden "insanlar geçmiş olsuna gelmişler" dedim. Nihayet evin önüne geldik. Arabanın kapısını kalabalıktan açamadım. Birisi kapıyı açtı. İnerken eşim sarılarak "Mustafa'yı kaybettik" dedi. Gerisini hatırlamıyorum. Anlatacaklarım var ama... Esas anlatacaklarıma geliyorum... Hani şu ilahi takdir var ya... Oğlum Mustafa o gece yarısı "gözlerim ağrıyor anne" diyor. Hanım da Samsun SSK hastanesinde çalışan ablama telefon açıp soruyor. "Böyle böyle, gözleri ağrıyor" diyor. Ablam hastane tecrübesiyle haykırıyor: -Yeğenim beyin kanaması geçiriyor. Hemen doktoru bulun hemen!.. Doktoru arıyorlar. O esnada nöbetçi doktor bir odada uyumaktadır. Hastane hemşiresi doktora durumu anlatıyor. İddiaya göre doktor "bir iğne yapın" diyor. Doktorun dediğini yapıyorlar ama iğne kan sulandırıcıymış. Kanama daha da artıyor. Ciğerparem biraz sonra komaya giriyor. (Devamı yarın) > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00