Günde bir ceviz kadar!..

A -
A +

1980 yılı Haziran ayı. Sabah ezanında abimle beraber uyandık. Kahvaltı sonrası traktörle yollara koyulduk. 25 km ötemizdeki Gökçedağ İstasyonu'na çakıl almaya gidiyorduk. Yollar şimdiki gibi asfalt değil. Traktörün sarsıntısından içimiz dışımıza çıkıyor. Öğleye doğru sıcak iyice artmıştı. Takatimiz kesilmiş kürek tutacak halimiz kalmamıştı. Traktörün römorku gözümüzde büyüyordu. Kavakların altında bizi izleyen bir ihtiyar vardı. Abim de yorulmuş "bir mola verelim" demişti. İhtiyarın yanına varıp selam verdik. Hal hatır derken konuşma başladı: -Hayırdır gençler! Sizi buralarda ilk defa görüyorum. -Büyükorhan'dan geliyoruz. Gelinceye kadar yoruluyoruz zaten. Ben de dedim ki: -Zor iş çakıl doldurmak dede. Ellerimiz patladı bir haftadır. Yol uzun, iş zor. İhtiyar, derin bir of çekti: -Bu dünyada kolay bir şey yok. Yalnız şunu unutmayın! Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz!.. Dedenin sesini tren sesi bastırdı. Otuz vagonlu yük treni önümüzden tünele doğru yol alıyordu. Dedenin gözleri altın bulmuş gibi ışıdı: -Bakın şu trenin girdiği tünelin adı "Sertkaya Tüneli"dir. Yapımında ben de çalıştım. O zamanlar on sekiz yaşındaydım. Ülke yeni savaştan çıkmıştı. Fakirlik diz boyu. Var olan demir yolları da tahrip olmuş. Yenilerini yapmak da ancak insan gücü ile olacaktı. O da çok zordu. Ne var ki bu millet, bunun da üstesinden gelebilirdi. Ankara'dan bir mühendis gelmişti. Mühendis köylerden adam topladı. Tren yolunu yaparak bu tünele kadar geldik. Tüneli yapabilmek için şu görünen tepeyi delmek gerekiyordu. Sola doğru çekemedik, çay var; sağ tarafı da dağ ve orman, işe başladık. Lakin ilerlemek mümkün değil. Kazmaların ucu köreliyor, kırılıyor, siğil, tokmak işlemiyor. Hatta buraya bir demirci dükkânı bile kurduk. Günlerce uğraştıktan sonra yaptığımız işe baktık, utandık. Mühendis: "En yakın postaneye gidip Ankara'ya telgraf çekelim" dedi. Biz de, "sen bilirsin" dedik. Artık işi bırakacaktık. Mühendis, buradaki durumu özetleyen bir telgraf çekti. Hepimiz sonucu merak ediyorduk. Nihayet telgrafın cevabı gelmişti: "Günde bir ceviz büyüklüğünde taş koparabiliyorsanız, bu tünel biter. Azimli ve kararlı olun!.." Bu cevap bize güç vermişti. Mühendisle beraber gece-gündüz çalıştık. Sonunda bu tüneli açtık. Trenlerin çalışmasıyla da tüm yorgunluğumuz onların vagonlarına takıldı gitti. Dede susmuştu. Biz de dersimizi almıştık. Dedenin elini öptükten sonra küreklere yapıştık... Ramazan Günhan-Bursa > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.