Hâlime, başkomiser bile ağladı...

A -
A +

Kapının arkasında "hırsıza uğursuza" diye vestiyer kenarında bir kötek vardı. Onu kaptığım gibi can havliyle balkona seğirttim. Kapıyı açmamla bizim herife indirmem bir oldu. Koluna bacağına, kafasına gözüne. Neresi denk gelirse... O da anlamamıştı ne olduğunu. -Seni beni bilmez seni! İlaçlarını içmez sonra da böyle kudurursun öyle mi? Bıçak mıçak kalmamıştı elinde. Kafası gözü kan içinde kalmıştı. Çocuklarımı çekip aldım içeri. Bu arada konu komşu arkamdan gelmiş. Allahım rezilliğin bini bir para. Ama Allah kimsenin başına vermesin. Ne yapacaksın... Yakın komşularım çocukları sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Ya balkondaki adam? O ne olacaktı? O benim kocam değil miydi? Bu sefer balkonda kanlar içinde yere yığılan kocama sarıldım. Ağlıyordum. Çocuklarım nasıl benim ise, o da benim kocamdı. Hastaydı. İlaçlarını almamıştı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bu arada polisler de gelmiş, "haydi karakola" diyordu. Yalvardım onlara: -Abilerim ne olur yapmayın. Ben çocuklarımı kurtardım ama şimdi de kocamı tedavi için hastaneye götüreceğim. İlaçlarını almadığı için böyle olmuş. Raporu var. İnanmazsanız bakın. Eğer beni götürürseniz, bu adam hastane köşelerinde mahvolur. Derdini anlatamaz kimseye. Köleniz olayım. Çocuklarım zaten korkudan titriyor. Beni götürürseniz çok fazla korkarlar. Bırakın da kocamı tedavi ettireyim. Çocuklarımı teselli edeyim. Ne olur, yalvarıyorum... Başkomiser, ana yüreğiyle feryadımı ses çıkartmadan dinledi. Benim o hâlime empati kurduğu belliydi. Bir annenin hem kocasına hem çocuklarına müdahelesiydi benim yaptığım. Cana kastetmek değildi... Kucağımda yaralı haldeki kocam, sanki bebeğimi bağrıma basmış gibi bağrıma basmışım. Çocuklarımı kurtarmış, şimdi de yaralı kocama yardım etmek istiyordum. Beni o halde görünce başkomiserin de gözleri doldu geldi. Böyle birini karakola götürmek belki resmî olarak gerekebilirdi. Ama bu aileye esas yardım, bu anneye yardımcı olmaktı. Başkomiser yardımcı oldu. Araç ayarladılar. Kocamı Erenköy'deki hastaneye götürüp yatırdık. Tam bir hafta müşahedede kaldı. Bu sürede kızlarımı teselli etmek yine bana düşmüştü. Geceleri uyuyamıyordu büyük kızım. Küçüğü de yatağından sıçrıyordu... Korkuyor ve ağlıyorlardı. Onlara "babanız rahatsız" diyemiyordum. "Bizi öldürecekti anne" diyor Sevda'm... -Hiç öyle şey olur mu kızım? Baban hiç size kıyar mı, diye teselli etmeye çalışıyordum. Haberi duyup gelen annem babam beni daha da şaşırtmıştı... (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.