İki arkadaş baş başa verdik; dedik ki "elin yabancıları geliyor bizim memleketimizi geziyor, biz niye gidemiyoruz?" dedik. Bütün Türkiye'yi gezip görmeye karar verdik. İlk önce Eyüp'te Eyüp Sultan ve civardaki Ehl-i sünnet büyüklerimizin kabrini, Murad-ı Münzevi hazretlerini, Zeyrek'te Mehmed Emin Tokadi hazretlerini ziyaret ettik. Değişik camilerde cemaatle vakit namazlarını huşu içinde kıldık. Camilerde imam efendiler dinimize ve sünnete uygun ibadet yapıyorlardı. Cami cemaati de bunları biliyordu. İstanbul Anadolu yakasında Zeynep Kamil Askerlik Şubesi karşısında İstanbul'un üç büyük evliyasından biri olan Abdülfettah Akri hazretlerini ziyaret edip İstanbul evliyasının kabirlerini ziyaretten sonra Bursa'ya geçtik... Orada Emir Sultan, Eskici Mehmet Dede, Molla Fenari, Üftade hazretlerini Osman Gazi, Orhan Gazi ve pek çok velinin kabrini ziyaret edip ruhlarına fatihalar okuduk. Ankara Bağlum'da Seyyid Abdulhakim Arvasi hazretlerinin kabrini ziyaret etmekle şereflendik. "Gel bir de doğu illeri ve manevi büyüklerimizi ziyaret edelim" dedik. "Acaba güvenli seyahat edebilir miyiz?" endişesi ile yola çıktık. İlk önce Hakkâri Nehri'ye gittik. Taha-yı Hakkâri hazretleri ve Seyyid Salih hazretleri ve çok sayıda velinin kabri şerifini ziyaret ettik. Arkasından Van Arvas'ta Seyyid Fehim Hazretlerini de ziyaret ettik. Doğudaki köy kasaba ve yaylaları dolaştık. İnsanlarımız işinde gücündeydi. Herkes huzur içinde tarla ve hayvanları ile uğraşıyordu. Herkes "aman bir kardeşimin kalbini kırarım" korkusu ile o kadar dikkatliydi ki, öyle misafirperverlerdi ki... Şehrin büyük camiinde cuma namazı kıldık. Askeri sivili devlet memurları ve halk aynı safta durmuş cuma namazı kılıyordu. Vatandaşla iç içe olmuşlardı. Sokaklarda yaylalarda ne asker ne de polis vardı. Herkes şunu söylüyordu: "Bizler kardeşiz. Burada herkes birbirinin şerrinden emin. Şu üç günlük dünyada niçin birbirimizin kalbini kıralım. Bizler her türlü hâl ve hareketimizde Rabbimizin rızasına uygun yaşamaya çalışıyoruz" diyordu. Ne güzel, imrenilecek bir hayat derken, binmiş olduğum özel halk otobüsünün sert bir fren yapmasıyla kurduğum hayalden o anda uyandım. Aman yarabbi bu ne manzara? Şoförler arasında öyle küfürlü hakaret dolu bağırışmalar ki düşmanla harp eder gibi. Koltuk altından levye ve tornadan çıkmış sopalarla birbirine saldırıyorlar. Ne de güzel bir hayal kurmuştum oysa. Evet, hayal de olsa güzeldi... Ömer Uran-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00