"Hazırlan Karabük'e gideceğiz"

A -
A +

Dün anlattığım, birbirinden ibretlik ilk iki olay, ilme karşı şahsen ne kadar duyarsız olduğumuzu göstermişti. Ama yine de ısrarla kitap okumaya karşı içimizde bir direnç vardı. Bu direnci bir türlü kıramıyorduk. İşte bu anlatacağım üçüncü olay bendeki bu direnci kırmaya yetti... Olayı bizzat bana yaşattıracak vesileler zinciri... Ramazan Bey, ilim âşığı bir arkadaş İhsan Beyle sürekli dirsek temasında. Safranbolulu mübarek... Her hizmete koşan bir misafirperver... İlim sevdalılarına kapısını sonuna kadar aralayan bir insan... Sürekli yanlarında ve bu arkadaşları babacan tavırlarıyla hayat tecrübesini gençlere imbik imbik akıtan ses tonu ile yürekleri titreten kibar beyefendi ise onlara ev sahipliğinin sıcaklığını yaşatmakta... Böyle iken benim arkadaşım can dostum A.Coşkun bana "Cuma akşamına hazırlan Karabük'e gideceğiz" dedi. Konuşmama fırsat vermeden kapattı. Bana da kaç saatte gideceğimizi araştırmak düştü. Özel araçla gittiğimizden "mola vererek gideriz" diye 10 veya 13 saatte gideriz, diye hesap yaptım. Kendi kendime düşünüyordum: "Bu kışta kıyamette hem de Karadeniz'e doğru bir yere niçin ziyaret edeceğiz?" Telefon açtım sordum arkadaşa. Dedi ki: -Sen niyetini düzelt, ilme kıymet verenlerden olalım. Arkadaşlarımızı ziyaret edelim. "İyi de ben kimseyi tanımıyorum ki" diye içimden geçti. Lakin yine de yola çıkmıştık... 13 saat sonra yol yorgunluğuyla birlikte oradaydık İslenmiş binalar kapkara... Hava yağmurlu... Ama nedense o kelime tekrar aklıma geldi: "Maddi ve manevi rızıkları yaratıp gönderen Allahü teâlâ çeşitli vesilelerle bunları gönderir..." Şimdi daha iyi anlıyordum. Bizim için akşam yemeğinde yediğimiz maddi rızkımızı... Ve iyi anlıyordum İrfan Beyin evinde alacağımız manevi gıdamızı... İyi anladım Salim Beyin niye kitap okutmak için çırpındığını... Sonda edep çerçevesinde o çıkışlarıyla konuların açılmasını sağlayan genci... Yine benimle iletişim kurmaya çalışan hukukçu arkadaşı... Sorularına cevap bekleyen beyefendiyi... Ve bir kelime kaçırmama gayretinde can kulağıyla başı öne eğik vaziyette edeple dinleyen ilahiyat öğrencisini... Karşımda oturup sevgiyle gözümün içine bakan Çalman Ağabeyin, İhsan Bey ve beraberindekilerin hazırladıkları manevi sofraya beni davet eden can dostum A.Coşkun Ağabeyimin ilme verilen kıymeti geliştirmek için gözünü kırpmadan araba kullanmasını anlamak da Allahü teâlânın bir ihsanıydı... Sizce de öyle değil mi? Rumuz: "Şaşkın" > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.