Lise 3. sınıfa geçmiştim. Bir tatil sabahı annem yanıma geldi. -Kalk oğlum! Bakkal Mehmet Efendi dışarıda seni çağırıyor, dedi. Meğer cami imamı benimle görüşmek istiyormuş. Büyük bir merak ve heyecanla gittim. İmam beni güler yüzle karşıladı. Meğer kendisi ve bir arkadaşı İmam Hatip orta kısım bitirme imtihanlarına girecekmiş. Benden matematik dersi almak istemişler. Selçuklulardan kalma tarihî camimizde derslere başladık. Öğle namazına kadar ders yapıyor, namazdan sonra dağılıyorduk. Böylece, günde bir vakit namaza başlamıştım. Daha sonra beş vakte çıktı çok şükür. Camide bir gün söz ilimizin müftüsü Hâfız Ali Efendiden açılmıştı. Osmanlı Medreselerinde okumuş, âlim, fâzıl ve tasavvuf ehli bu zâtın hoparlörle namaz konusundaki "kılınmaz" fetvasını aklım almamıştı. O yıl cami imamı ve arkadaşı derslerini verdi. Bana da teşekkür ettiler. Bu anlattıklarımın üzerinden yıllar geçmişti. Üniversite öğrencisiydim. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarıyla tanışmak nasip oldu. Enteresandır bir tatilde, mahalle imamımıza ders verdiğim camimizde satmak nasip oldu bu kıymetli eserleri. Ders verdiğim hoca gene cami imamıydı. Kitapları cemaate tavsiye ederken: "Bir üniversiteli gencimiz, size kıymetli eserler satacak" diye başlamış gözyaşlarına hakim olamamış sözlerini tamamlayamamıştı. İşte yıllar önceki aklıma takılan soruyu bu kitaplarda okumuş ve öğrenmiştim. Meğer teknolojiye değil ibadette değişikliğe karşı çıkılıyormuş. Yani Rahmetli Müftümüz Hâfız Ali Efendinin buyurduğu hoparlörün ibadette kullanılmasının çok büyük bir bid'at olduğu bu kitaplarda da yazıyordu. Ne gariptir ki bu müftü emekli olduktan sonra, yerine gelenin ilk işi bu bid'ati camilere sokmak olmuştu. Hem de, sanki intikam alır gibi ilk önce bizim camimizin minaresine takmışlardı. Müftü efendi sıradan biri değildi. Hal sahibiydi. Bir gün müftülükte sohbetteyken bir ayyaş gelip harçlık istemiş. Herkes birbirine bakınırken, Müftü efendi talebini karşılamış. Ardından da oradaki birine: "Bunu takip et! Ne alıyor bana bildir!" demiş. Bir süre sonra adam geliyor ve diyor ki: "Efendim çarşı başındaki fırından ekmek aldı." Müftü efendi: "Helal para harama gitmez!" buyuruyor. O takip eden şahıs diyor ki: "Müftü efendi, bu adamın bu parayı içkiye vereceğini bile bile acaba niye veriyor? diye kalbimden geçirmiştim. Dolayısıyla o kadar insanın arasından takip etmek için beni seçmesi de ayrıca manidardı..." S.Yolaçan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00