Bilgisayara yabancıyım. Hatıramı el yazımla gönderiyorum. Ben Kütahya Sanat Enstitüsü mezunuyum. O yıllarda öğretmen açığını kapatmak için İlköğretmen okullarını dışarıdan bitirme hakkı tanındı. Bu hak üç yılla sınırlandı. Ben de 1961 yılında Balıkesir Savaştepe İlköğretmen Okulu'na müracaat ettim. Allah rahmet eylesin o zamanlar değerli öğretmenlerimiz arasında rahmetli Seyyid Ahmet Arvasi Hocamız da vardı. O zamanlar test yoktu. Bütün sınavlar sözlüydü. Mezuniyet için üç sınav hakkım kalmıştı. O zamanlar banka ve acele posta hizmeti falan yoktu. Mektup da en az 15 günde ulaşıyordu. 1963 Haziran 15'inden önceydi. Uşak'ın Eşme İlçesi Örencik Köyü'ndeki kayınpederime mektup yazıp 50 lira istedim. Ay sonu oldu para gelmedi. Uşak'a gitmeye 20 lira yeter ama yok işte. Okulun yatılı öğrencilerinden Bilal adında çok samimi bir arkadaşım vardı. Durumu ona anlattım: Onda da para yokmuş. Yardımcı olamadığı için çok üzüldü. Ne yapacağız ne edeceğiz derken, aklına bir fikir gelmiş gibi gözleri parladı: -Haydi kalk gidiyoruz. Senin işini çözeceğiz... -Nereye? -Tanıdığım bir fırıncı var... Ceketi omzuna aldığı gibi dışarı çıktı. Ben de ardından gidiyorum. Fırına vardık. Tenha bir vakti kollayıp içeri girdik. Adam bizi babacan bir tavırla karşıladı. Bilal'in o arkadaşlığını hiç unutmam: -Usta, al bu ceketim. Bizim 20 lira yol parasına ihtiyacımız var. Ama henüz paramız elimize gelmedi. Geldiğinde öderiz. Fırıncı ceketi rehin olarak alıp bize 20 lirayı verdi. Kim bilir o parayı ceketi almadan da verecekti ama bizi düşüncemizde mahcup etmemek için peki demişti. Arkadaşım, benim için ceketini rehin bırakarak 20 lira alıyor ve bana veriyordu. Bugün böylesi arkadaşlıklara öyle ihtiyaç var ki... Ben o parayla kayınpederimin evine geldim. Kendilerine durumu anlattım. Şaşırdılar. -Yoo, bize öyle bir mektup gelmedi, dediler. Ama kim inanır. Bana mahcup olmamak için böyle söylüyorlardı. Bir de yapmacıktan telaşlanmaları yok mu? Hemen bir 20 lira çıkartıp verdiler. "Al arkadaşına mahcup olma" falan dediler. Neyse o 20 lirayı arkadaşımın adresine postaladım. Benim için kaç günden beri ceketsiz geziyordu zavallı. O yıllarda bir öğrencide ikinci bir ceket hayaldi... Bu olayın üzerinden iki ay gibi bir zaman geçmişti. Bir gün kayınpederimin de ahbabı, benim de çok sevip saydığım bir kimse çıkageldi. Kasabaya gidecekmiş. Benim okuma yazmam var diye sipariş listesi yazdıracakmış. Cebinden çıkartıp bir kâğıt verdi. Kâğıdı elime alınca şok oldum! Kâğıt biraz yıpranmış olsa da, benim üç ay önce kayınpederime yazıp ondan para istediğim mektup kâğıdıydı. Öfkemi ve şaşkınlığımı belli etmemek için hemen dışarı çıktım. Ama o da yaptığı yanlışın farkına varmış kıpkırmızı olmuştu. Kayınvalidemin getirdiği kahveyi bile içmeden ayrılmak zorunda kaldı. Kayınpederim ve kayınvalidem ne olduğunu anlamamışlardı? Hatta "Misafire bir saygısızlık mı ettin?" gibisinden meraklı gözlerle bana baktılar. Elimde onlara yazdığım mektup parçasını gördüklerinde esas saygısızlığın kendilerine yapılmış olduğunu, hasetlik sebebiyle o mektubun sahibine ulaştırılmadığını anladılar. Aradan birkaç sene geçmişti. Duydum ki o kimse yatalak hasta olmuş. Helalleşmek için de beni yanına çağırıyormuş. Gitmedim. Helalleşemeden öldü. Şimdi çok pişmanım. Keşke gitseydim. Gene de hakkımı helal ediyorum. Üç günlük dünya için değmiyormuş... Em. Öğretmen Mustafa Avcı-Uşak > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00