İnanmazsınız o sene fiğ tohumu, darı unu yedik. Ertesi bahar dedem yine köye çoban oldu. Bizim yayla Munzur Dağı'nda. Dedemin çıkınını götürür, akşam hayvanları toplar, ağıla doldurur köye dönerdim. "Daz" diye bir otlak tepesi vardı. O tepede taşla çevrili bir yer gördüm. Merakla sordum: -Bu nedir dede? -Bu "metires" dedi. -O ne? -Yani siper. Dedem uzun uzun o günlerde olan eşkıyalığı anlattı. Henüz 10 yaşındaydım. Korkmaya başlamıştım. Akşam nasıl dönecektim köye? Dedem dedi ki: "Sen şu hayvanları çevir, aşağıya insinler. Biz de ekmeğimizi yiyelim. Getir çıkını görelim. Hanım sultan ne koymuş?" Bohçayı açtık. İçinde 4 yumurta, 2 baş soğan, bir dilim peynir, biraz da tuz vardı. Hemen gittim su kabını doldurdum. Suyumuz buz gibi eriyen kar suyu. Başka çeşme yok oralarda. Geldim ki dedem soğanı yumrukla ezmiş, yumurtaları soymuş, bohçanın kenarına doğramış. Sofra hazırdı. Dedemin bakır maşrapası vardı. Suyu ona doldurduk. Bir dedem içiyor bir ben. Ama çok keyifli... Birden nasıl olduysa çocukça sordum: -Dede, bir de Kemah'ı yakmışlar. O nasıl oldu? Dedem gözünden yaşları sildi. Bir yudum su içti. Anlatmaya başladı ama vakit geç olmuştu. "Yarın anlatırım" dedi. Bugün geç kaldık hemen hayvanları toplayalım sen de geç kalma. Yarın kuzu nöbetçileri değişir sen de git ki yarın ekmek getirebilesin" dedi... Ertesi sabah dedemin yemeğini alıp kısrağa binip yola koyuldum. Dedem Killik'te idi. Gidip elini öptüm. Beraber bohçayı açtık. Nenem kaygana yapmış. Getirdiğim domates, salatalık ve soğanla bir güzel salata yapıp yemeğimizi yedik. Elma torbasından bir elma aldım ve yerken sordum: "Ağa, hani Kemah'ın yakıldığını anlatacaktın?" Dedeme bazen de "Ağa" diye hitap ederdik. "Evet devam edeyim" dedi ve anlatmaya başladı dedem: -Yüz kadar kişi Kemah'ta kömür köyünden tuz almaya gitmiş. Çuvalları doldurmuşlar. Az bulunca müdüre işkence etmişler tuza ambargo koymuşlar. Para vermeden alıp gitmişler. Kemah'tan geçerken de çalıp çırpma devam edince bazı gençler "yeter artık" diyerek önlerini kesip çuvalları ellerinden almış. Bunun üzerine onlar da gidip dört yüz kişilik bir kuvvetle bunun intikamı için Kemah'ı basmışlar. Kemah alevler içinde kalmış. Durum Ankara'ya intikal etmiş. Bu bir savaş gibi iki ay sürmüş. Elebaşları mahkeme ve sürgün edilmiş. Sonra af çıkmış. Serbest kalanlardan kimi geri dönmüş, kimi dönmemiş. Allah devletimize milletimize zeval vermesin. Âmin... Necati Çiçekçi-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00