Hepsini gerçek zannederdik!

A -
A +

“Biz de hayran hayran anlatılanları can kulağı ile dinler bu masalları gerçek sanırdık...”

 

 

 

Çocukluğumuzda "Binbir gece masalları"nı okumak veya anlatmak çok yaygındı. İnsanlar okunan hikâyeleri ve masalları yaşanmış birer olay olarak algılıyor ve çok seviyordu. Çünkü insanların başka bir eğlencesi yoktu ve bilgi düzeyi çok düşüktü. Bu hikâyeleri masalları hafızaları güçlü, özellikle de bayanlar, uzun kış gecelerinde anlatırlar, biz çocuklar da hayran hayran can kulağı ile dinlerdik.

 

Bu masalları da gerçek sanırdık. Çünkü o kadar güzel öykülerdi ki, ta Orta Asya’dan, Dede Korkut’tan, Manas Destanı’ndan, Sümerlerden, Homeros’tan beri süzülerek, seçilerek anlatılan bu hikâyeler, masallar, destanlar, mitolojiler başka türlü olamazdı zaten. Bunları anlatan hanımlara biz “Masalcı Teyzeler” derdik.

 

Köyde okuma yazma bilen sadece birkaç kişi vardı. Onların Kur'ân okumalarının dışındaki bir görevi de askerde ve gurbette olanlara mektup yazmalarıydı. Mektuplarda genellikle aynı tür ifadeler kullanılırdı.

 

Örneğin mektubun hem baş kısmına hem de sonuna köyde yaşayan herkesin ismini tek tek yazarak ayrı ayrı selâm ettikleri yazılır, bu arada evdeki hayvanların da sağlığı hakkında bilgi verilir, doğuran inekten, yavrulayan koyun ve keçilerden haber iletilirdi. Mektubun sonuna da ya “Kestane kebap, acele cevap” diye yazılır, ya da acıklı bir mâni eklenirdi.

 

Köyde Kur'ân okunurken herkes huşu içinde, görülmemiş bir zevkle dinlerdi. Köy yerlerinde zaman zaman, şimdi olduğu gibi gerek düğünlerde gerekse ölenlerin arkasından mevlitler de okutulurdu. Bu mevlitlerde Kur’ân-ı kerim okurken hoca efendi hep ağlardı. Köylüler de onun ağlamasını, yıllar önce öldürdüğü Garip Kızı'ndan dolayı, öbür dünyada hesap veremeyeceğine ve cehennemde nasıl yanacağını düşünmesine bağlarlardı. (Garip Kızın hikâyesini de bir ara vakit bulursam anlatırım.)

 

Bir yaz günü Salamut’ta akşam vakti hava aniden karardı. Biz ne olduğunu anlayamadık. Birden “Ay tutuldu” diye sesler duyulmaya başlandı. Hemen köydeki birçok insan aya doğru tüfek atmaya başladılar. Böylece ayı kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu âdet eski Türklerde de aya ok atma olarak yaşanagelmişti. Bu olaylar bugün için komik gelebilir ama o yıllar öyleydi...

 

Konu “ay” olunca kültürümüzde yer etmiş birkaç söz de onun için edelim. Ay tutulmaları ile ilgili... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.