Hepsini yüreğime sakladım...

Sesli Dinle
A -
A +

“Babam ilk mektepte bir dönem okuduğu için bilir, zorlanarak da olsa okurdu...”

 

 

 

Anılarda kalan mektuplarla ilgili duygularımı ve mektuplarda yazılan bazı duyguları paylaşmaya bugün de devam ediyorum...

 

“Sevgili kızım, burasını sormuştun son mektubunda. Çok soğuk memleket, dışarıya çıkmak çok meşakkatli, kar belimize ulaşıyor bazı zamanlar. Kardeşinin başı ağrımaya devam ediyor... Çocuk öksürüyordu geçti şükür. Uzak diyar burası, bu çaresizlik beni perişan ediyor ama ne yapalım...”

 

Uzun detaylardan sonra; “Mektubuma nihayet verirken her vesile ile hepinizi kucaklıyorum, hasretle yanaklarınızdan öpüyorum... Allah'a emanet olun canım kızım.”

 

Eski Türkçe yazardı... Babam ilk mektepte bir dönem okuduğu için bilirdi. Zorlanarak da olsa okurdu mektupları, annem ağlardı sıklıkla...

 

Yeni bir cevabi mektup hemen kaleme alınır, mahzun anlatımlar, billurlaşan özlemler damlardı kâğıtların üzerine... Sorulanlara cevaplar dikkatle yazılırdı.

 

Kederden, kaderden, Cenab-ı Allah hayırlarından, hasretten, vuslattan, ölenden, kalandan, doğandan bahisle...

 

Akrabalardan, komşulardan, selamlardan, sabahlardan işlenirdi kanaviçe satırlar.

 

Sabahat’ın başka kadınla kaçan kocası, Neriman'ın bir subayla evlenen kızı, Necmiye'nin tıbbı kazanan oğlu; eve alınan yeni bir mobilya, alt kata gelen tekelde çalışan kiracı, oğlanın başarılı dersleri, serpilen kızın hakkında ''laf aramızda, galiba birinden hoşlanıyor'' haberleri ulaşırdı o mektuplarda...

 

Zarfın ağzı itina ile kapatılıp zarf ters çevrilerek adres sıralanırdı yüzüne...

 

Bazen “Kırtasiyeci Özcan D... eliyle Hülya T.’ya elden verilecek” gibi not düşülürdü...

 

Giderdi o mektup...

 

Pulu yapıştırıldı mı, doğru postaneye... Bizimkiler posta kutularına pek güvenmezlerdi.

 

Beklenirdi mektuplar, özlenirdi, anılar biriktirildi...

 

Unutmayayım da bir dahakine yazayım diye notlar alınırdı köşe bucak. Bir zamanlar özlemleri gideren mektup şimdi özleniyor yaşlanan bir nesil tarafından.

 

Hoş, olsa da ne yazılabilirdi ki?

 

Yazıyı, ifadeyi, edebi, hasreti, sevgi ve saygıyı basitlik; hislenmeyi, duygularını paylaşmayı ve bir başkası adına endişelenmeyi zayıflık olarak gören insanlığın geriye kalanıyla... Nereye kadar uzanabilirdi ki satırlar?

 

Yatağın üzerine serdiğim mektupları tek tek katladım. Yine ve yeniden, yüreğimin ardına sakladım...

 

     Hakan Kınay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.