Ayakkabıcılıkta "saya" denir, ayakkabının üst deri kısmına. Saya dikenlere de "sayacı" derler. Babam da sayacıydı. Bandırma'da yaşıyorduk o yıllar. 36 yaşındaydı babam. Bir gün sol ayağında mı sağ ayağında mı tam hatırlamıyorum serçe parmağında bir morarma görüyor kendisi... Diyor ki; "Galiba ayakkabı vurdu ayağıma..." Pek üzerine düşmüyor. Ayaktaki morarma büyüyor... Ayağı sarıyor... Derken öteki bacak da öyle... Nedense babam kendi canına bile ihmalkâr davranıyor... Ayak damarlarında morartılar artık çekilmez hâl alınca babam İstanbul Cerrahpaşa'da aynı zamanda ahbabı da olan bir profesöre gidiyor. O ünlü profesör, babamın hastalığı için flebit diyor... Ve niye bu kadar geciktirdiği için babama hayli öfkeleniyor... Ve daha korkuncunu söylüyor: -İki ayağın da kesilecek. -Yapma hocam? Şaka mı söylüyorsun sen? -Yoo yüzüme baksana, hiç şaka söyler gibi bir halim var mı? Şaka söylemiyorum... Ayakların biri diz üstünden diğeri biraz daha yukarıdan; aha buralardan kesilecek... Babamın başından aşağı kaynar sular dökülüyor. İşin ciddiyetini anlayınca eli ayağı buz kesiyor. Dudakları titriyor: -Hiç kurtuluşu yok mu bunun? Ben bu genç yaşımda ayaksız nasıl yaşarım hocam? -Erken gelecektin... Onu zamanında düşünecektin... Bugünün şartlarında eğer dediğimiz yerden kesmezsek ayaklarından değil canından da olursun... Babamın dünyası kararır bir anda... Ne yapsa ne etse çözüm yoktur... Bandırma'dan İstanbul Cerrahpaşa'ya ameliyat için randevu günü alınır... Artık babam sabah akşam kurbanlık koyun gibi bıçağın altına yatacağı günü bekler. Dilinden hüzünlü mısralar, gözlerinden damlalar süzülür: "Önüme koydular beyaz üzümü/Yazma ile bağladılar gözümü/Doktorlar kesiyor anam iki dizimi/Ağla anam ağla kara yazıma/Yürekler dayanmaz oldu dizime..." Allah kimsenin başına vermesin... Babam ağlar biz ağlarız... Göz göre göre dizlerinden aşağısını kesecekler babamın... O zaman nasıl yaşayacak babam? İşe nasıl gidecek? Eve nasıl ekmek getirecek? Hep evde mi kalacak? Tekerlekli sandalyeye mi mahkûm olacak? Daha neler neler... Sade babamın değil dünyamız karardı hepimizin... Babamın bu durumu ayakkabıcılık mesleğinde esnaf olan arkadaşları arasında, kara haber olarak duyulmuştu kısa zamanda. İşte bu kara haberi işitenlerden biri de babamın Gedikpaşa'da kunduracılık yapan bir arkadaşı... Hemen ulaşıyor babama. Omzuna elini koyup babacan bir tavırla diyor ki: "Sana bir doktor tavsiye edeceğim. Hiç itiraz etmeyeceksin... Taksim Beyoğlu'nda." Devamı yarın... Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00