Neredeyse yedinci aya girmiştik. O hiç aramıyordu ama ben her ay biraz daha üzülüyor, utancımdan karşısında biraz daha eziliyordum. -Beyefendi, inanın bu ay da sözümde duramadım. -Canın sağ olsun. Gençsin, ödersin... Kiminle mi konuşuyordum? Eski bir inşaat mühendisi olan ev sahibimle... Bir ay değil iki ay değil tam yedi ay kirasını ödeyemediği bir insanı kim evinde tutar ki? Diyeceksiniz ki tuzu kurudur. Evet, adamın belki benim kirama ihtiyacı yok ama kimse parasını çaydan toplamıyor. Parası çok olan birinden yüz lira isteyin bakalım veriyor mu? Ya da borcunuzu birkaç gün geciktirin. Nasıl ensenizde boza pişiriyor. Peki ne için bu insan bana bu kadar toleranslı davranıyordu? Doğrusu ben de merak ediyordum. Bir gün gecikmiş kiralarımı ödeyemediğimi kendisine nasıl söyleyeceğimi kara kara düşünerek evine gittim. Beni borçlusu gibi değil bir misafir gibi ağırladı. -İsmail Amca, sen beni bu şekilde karşılıyorsun ama ben sana yine mahcubum. -Senin sağlığın yerinde mi? Çocukların iyi mi? Sen ondan haber ver. -İyiler çok şükür. -Ya iş yerindeki çalışanların maaşlarını ödeyebiliyor musun? -Çok şükür, şimdiye kadar çalışanlarımı maaşsız bırakmadım. -Aman çok şükür... Aman... Allahtan daha ne isterim arkadaş... Tutmuşsun sen kirayı düşünüyorsun. Bırak şimdi bunları... Ben hayret ve hayranlık içerisinde onu dinliyordum. İbretlik bir entelektüellik sergiliyordu. Çaylarımızı yudumlarken anlatmaya başlamıştı: -Arkadaş, bizler sosyal sorumluluğu olan insanlarız. Okumuş yazmış insanlarız. Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Bakın dünya kriz içinde... Bir iktidarımız var ki ülkeyi krizden teğet geçerek kurtarmak için seferber olmuş. Her şeyi iktidardan beklemek kolay. Sen millet olarak hükümetine yardımcı olmazsan hükümet kimin için vardır ki? Sözü nereye getirmek istediğini merak etmiştim. Benim kiramın hükümete destek olmakla ne ilgisi vardı ki? Ama anlatınca fark ettim: -Şimdi bak, sen bir terapi merkezi açtın. Burada on insana istihdam sağladın. Yani hükümetin sırtından on kişiyi kurtardın. Bu az bir şey mi? Herkes senin gibi elini taşın altına koyup on kişiye ekmek vermeye çalışsa işsizlik biter be... Ben seni, kendi kiranı düşünüp işçiyi mağdur etmediğin için seviyorum. Onun için ben de kira konusunda seni zorda bırakmayıp destek oluyorum. Biz ikimiz böylece hükümetimizin icraatlarına destek oluyoruz. İnsanımıza destek oluyoruz. -İnanın beni çok şaşırtıyorsunuz İsmail Amca... Aradan iki ay daha geçti. Yine kirayı ödeyemeyince bu kez kendim bir formül üreteyim dedim. Yanına gidip teklif ettim: -İsmail Amca, senin de kendine göre bir hesabın kitabın vardır. Hiç olmazsa bu kira borçlarını birkaç aylığına iki üç parça çek olarak versem de ben yükten kurtulsam siz de değerlendirseniz olmaz mı? -İşte bu sefer kızarım dedi, ciddi ciddi. Yine şaşırtmıştı beni. Diyordu ki: -Bu çekleri kullandığında işlerine zarar verecek. Zaten kıt kanaat çarkı döndürüyorsun. Çek keserek kendi tekerine bir çomak daha sokma. Hadi bakalım... Sen işlerini kotarmaya bak... Yanından hayranlık duygularıyla ayrılırken kendi kendime düşünmeden edemedim: Acaba ülkede vicdani sorumluluk üstlenebilecek böyle beyefendilerin sayısı kaç taneydi? Kendileri Boğaz manzaralı villalarında ballı sütlerini yudumlarken yazılarıyla ülkeyi germeye çalışan sözde yazar çizer gibi aydınların aydınlığı, bu gerçek aydınların yanında kapkaranlık kalmıyor muydu? Rumuz: "Terapist"-Üsküdar/İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00