“İbrahim ve oğlu onlar bu hayaller içindeyken köyde yaşananlardan habersizdirler...”
Fatma yengem o zalim eşkıyanın vurduğu dipçik darbesinden dolayı birkaç gün sonra kendine gelemedi vefat etti. Üç tane küçük kız; Ayşe, Zeynep ve kırkı dolmamış Gülsüm, annesiz öksüz kaldılar.
Bu arada Erzurum’da olan İbrahim ve oğlu Bekir, birkaç otele almak için bakmaktadır. İyi mevkideki yerlere paraları yetmez tenha yerlerdeki otelleri beğenmezler...
Babası Bekir’e “Oğlum eğer iyi bir otel alırsak, ben anneni kardeşin Hacı İbrahim’i alır Erzurum’a geliriz. Kardeşin burada okur, o çok zekidir. Hem de buradaki işlere bakarız. Sen de çocukların, hanımın Fatma bir de amcan Ali köyde kalır rençberlik-hayvancılık ile uğraşırsınız... Biz şehirde siz köyde el ele verdik mi kısa zamanda mal mülk sahibi oluruz...” der.
Allah’a şükürler olsun savaş yılları geride kaldı. Oğluna ömrünün savaşlarda geçtiğini söyler. Tam 12 yıl askerlik yapmıştır. Trablusgarp’ta Cezayir’de Bulgaristan’da... “Çok eziyetler çektik. İnşallah bundan sonra rahat ederiz” demektedir.
Ama onlar bu hayaller içindeyken köyde yaşananlardan habersizdirler. İbrahim ve oğlu, baba oğul güzel hayallerini gerçekleştirmek için, satın almak için pazarlık yaptıkları otelin odasında sabah kahvaltısını yaparken kapı çalınır, otelin kâtibi içeriye girer ve;
“İbrahim Hoca sizin Malazgirt tarafında gelen iki adam telaşlı telaşlı sizi arayıp duruyorlar, ben de yerinizi söylemedim belki düşmanız olabilirler, diye size haber vereyim, dedim” der.
İbrahim Hoca kâtibe dönerek, “evladım düşmanımız filan yok onlar hemşehrilerimizdir git onları al bizim odaya getir” der. Kâtip adamları alır İbrahim Hoca’nın odasına getirir.
Gelen adamlar selam verir. İbrahim bakar ki kendi köylüleri. Hemen sofradan kalkar onları kucaklar. “Hele siz hoş geldiniz, yoldan gelmişsiniz, hemen sofraya oturun karnınızı doyurun” der. Adamlar sofraya oturur hoşbeşten sonra, Hamza adındaki gelen komşuları “İbrahim Hoca telaşlanmayın ama eşin Hazel teyzenin selamı var” der demez, İbrahim hocanın rengi bembeyaz olur. “Eyvah bir şey mi oldu?” der.
Hamza "şey, şey” der ağzında biraz lafı geveler: “Hazel teyze dedi ki İbrahim’le Bekir işi gücü bırakıp hemen köye dönsünler!”
İbrahim Hamza’yı sıkıştırır: “Bana doğruyu söyle ne oldu!?” DEVAMI YARIN