Ne zaman uyuduğumun farkında olmadığım ilk gecemin sabahına, içi kanlanmış, kapakları şişmiş gözlerle ve başımı çatlatacak şiddette bir ağrıyla uyanmıştım. Gece yankılanan burun çekmeleri sabah yerini, "Of! Başım çok ağrıyor" sızlanmalarına bırakmıştı. Bu manzarayı çok gören sevgili ablamız, elinde bir şişe şurup ve bir yemek kaşığıyla yatakhaneye geldi: -Günaydın geleceğin ablaları! Başı ağrıyan varsa parmak kaldırsın! Önce hepimiz çekindik ama baş ağrısı da çekilir gibi değildi. Aynı anda on tane parmak birden kalktı havaya. Evet, on da on; sayı tamamdı. Sabah içtiması gibi hepimiz şurup içme sırasına girdik. Şuruplarımızı içtikten sonra lavabo sırası, sonra giyinme sırası ve daha sonra da kahvaltı sırası vardı. Burada hayat sıradan ibaretti. Evimin sultanı olduğumdan, sıra tanımazdım. Babamın gözdesi olmam, benliğimi öne çıkarırdı. Burada ise sultanlık çok geri sıralarda kalıyordu. Yaşadıklarım beni hayretlere düşürse de, her değişimi göğüslemeye çalışıyordum. Her adımda karşıma bir kural çıkıyordu. Kuralları sevmesem de düzenin bozulmaması adına, uymalıydım. Yurtta kalan öğrencilerle ilk defa kahvaltıda bir araya gelmiştim. Onlar da benim gibi ailesinden ayrıydı. Ama çoğu neşe içinde kahvaltı yapıyordu. Anlaşılan buraya alışmışlardı. İstemeyerek de olsa, bu düzen beni de kendisine alıştıracaktı. Benim gibi çömezler, düzenin pek farkında olmasalar da deneyimli olanlar biliyor ve bildiklerini bize anlatıyorlardı. Arkadaşlık ve sıkı dostluğun yuvasında kalıyordum. Herkes birbiriyle candan ve samimiydi. Ürkekliğimi, gülümsemeyle evcilleştiriyorlardı. Okulla yurt arasında eğitim mücadelesi vermeye başlamıştım. Hafta başında ilçeye gelen babam beni muhakkak görmeye gelirdi. Kavuşma ile ayrılığı aynı saate sığdırmak duygularımı tepetakla ederdi. Annemin gönderdiği börekleri, çörekleri iç çekerek yerdim. Yüreğimdeki aile özlemi çığ gibi büyüyordu. Müdire Hanım'ın ev izni vermesini sabırsızlıkla bekliyordum. Her haftanın cuma gününe kadar büyüttüğüm ümidim, çıkmayan izinle ufalanıp yerlere düşüyordu. Eve gitmenin de kuralı vardı. Her hafta bir grup ev iznine çıkıyordu. Grubuma izin çıkmasını âdeta iple çekiyordum. Hayatın sıradan ibaret olduğu öğrenci yurdundan nihayet eve gitme izni çıkmıştı. Keyfimi heyecanımı anlatacak kelimeler dilime bağ oluyor, konuşturmuyordu. Küçük bir valiz ve okul çantam elimde, beni almaya gelen babamla birlikte köyüme doğru yola çıktık... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00