"İnanmıyorum İstanbul'dan geldiğine!.."
11 Haziran 2014 01:00
"Yaşlı bir teyze çağırdı beni. Gözleri çok az görüyormuş. Kolumdan tuttu ve dedi ki: Sen İstanbul'dan gelmişsin öyle mi?.."
Üç dört sene önce Kırım'a giden bir kafiledeydim. Kırımlılar bizi o kadar candan karşıladılar ki... Misafirperverlikleri, saygıda kusur etmeyişleri harikaydı...
Bir adak kesilmişti. Fakir fukaraya dağıtıldı. O gün, büyük kazanlarda değişik sebzelerin karıştırıldığı türlüye benzer etli bir yemek yapıldı...
Bu sırada iki şeye şahit oldum. Birincisi, bir iki yerde dua okumak icab etti. Bana sen oku dediler.
Ben hoca değilim, dedim.
Bunu söylerken bizdeki din görevlilerini kastediyordum. Yoksa kendim dua etmesini elbette biliyordum. Meğer bulunduğum grubun içinde benim bildiğim kadarını bilen yok.
Müslümanlık adına sadece birkaç kelimeyi biliyorlardı. Bir de Kelime-i şehadet getiriyorlardı. Fatiha suresini ve ihlas suresini bilenler de vardı tek tük.
Çok şaşırmıştım. Kendi bildiğim duaları okudum. Herkes hem şaşkın hem hürmet içinde beni dinledi.
Sonra bir ara, bir eski otomobilin içinde, yaşlı bir teyze çağırdı beni. Gözleri çok az görüyormuş. Kolumdan tuttu ve dedi ki:
-Sen İstanbul'dan gelmişsin öyle mi?
-Evet.
-Orada büyük büyük camiler varmış öyle mi?
-Evet.
-O camilerin minareleri de kalem gibi incecikmiş öyle mi?
-Evet.
Ah evladım bir ezan okur musun bana. Oku da dinleyeyim.
Sandım ki, yine bizdeki din görevlileri gibi ezan okumam isteniyor.
"Bilmiyorum ki teyze" dedim.
O vakit elimi bıraktı ve dedi ki:
"İnanmıyorum senin İstanbul'dan geldiğine!"
Anladım ki teyze ezan sesine hasret. Bu kez ezan okudum.
O zaman teyze, yanı başımda gözlerini yumdu derin hülyalara daldı gitti. Gözlerinden inci taneleri gibi yaşlar süzülüyordu.
Ezan bitince dedi ki:
"Ah oğul, ben daha çocuktum. Bizde cami bırakmadılar. Ezan sesi duyulmaz oldu. Yıllar var ki o sese hasretiz biz. Siz hep ezanı dinlersiniz değil mi? Ah onu hep dinlersiniz değil mi?"
Böylesi tuhaf duygularla teyzenin yanından ayrılırken, bu insanların dine bağlılıklarından, sevgilerinden asla bir şey eksilmediğini ama din adına en ufak bir bilgiyi de bilmediklerini fark ettim hüzünlenerek. Asıl hüzünlenmem gereken ise her gün beş vakit ezanın, deryadaki balık misali kendini hiç duymayan milyonların arasında gökyüzüne doğru yankılandığıydı.
Rumuz: "Ahıskalı"-İstanbul