Artık ne oğluma söz geçirebiliyordum, ne de kaza yapıp bir daha telefona çıkmayan vatandaşa ulaşabiliyordum. Oğlum bu işin parasında değildi. Aptal yerine konulmasına içerliyordu. Gitmiş oğlum bu konuyu bir avukat ile görüşmüş. Durumu anlatmış. Bu aracın kaza fotoğrafı, adamın telefon numarası, servis raporu, mesajlaşmada yapılan "ben çarptığım kısmı biliyorum vb..." gibi itiraflar ile yasal yollara başvurursa sonuç alıp alamayacağını sormuş. Avukat da bu davadan sonuç alabileceği gibi babasını -yani beni- suistimal sebebiyle de manevi tazminata ve bütün masrafları yasal faiziyle birlikte karşı taraf ödeyecek şekilde mahkûm ettirilebileceğini söylemiş. Oğlum geldi o akşam. Dedi ki: -Baba ben avukatla görüştüm. Bu adama dava açıyorum. -Yapma oğlum, bırak değmez. -Ama baba? -Ayıp etti evet... "Gelirim, tutanak tutarız, kaskom öder" dedi. Ama gelmedi. Tamam, gelmese bile 350 lira masraf için mahkeme, şu, bu, uğraşmaya değmez. -Bak baba, kaza yaptın, adamı bir sözüne inanıp gönderdin. Şimdi de mahkemeye vermeme engel olmaya çalışıyorsun. Bunlar benim gerçekten zoruma gidiyor. Bu adam bizi aptal yerine koyamaz. Şimdi onun bu olayı çevresine kahkaha ile anlattığını görür gibi oluyorum. "Vurdum arabaya, sonra buluşur tutanak tutarız dedim. Yuttu adam. Oğlu da ardından tutanak peşinde koşuyor, hah ha..." Bu kahkahalarını duyar gibi oluyor çıldırıyorum. Ben 350 lirayı verdiğim gibi, mahkeme masraflarını da vereceğim ama o adamı arabama vurup kaçan birisi olarak o mahkemeye getirteceğim. "Bana birkaç gün müsaade et oğlum, dedim. Söz veriyorum. Ben adamla görüşeceğim. Bir şekilde ulaşır konuşurum." Birkaç günlük zaman içerisinde adamı ısrarla aradım. Başka telefonlara arattırdım. Ama o da genç biri. Güya uyanık olduğu için belki de cep telefonunu sessize alıp bıraktı bir kenara. Kimsenin telefonu ulaşamaz oldu. Çalıyor ama hiçbirine cevap yok. Ben oğlumu ikna edemezsem bunlar mahkemelerde yok yere uğraşacaklar. Ne oğlumu öfkelenmiş, durdurabiliyorum; ne parası cebinden çıkmayacak olmasına rağmen gelip de kaza tutanağı tutmaya üşenen veya gerek görmeyen genç sürücüye ulaşıp da durumun ciddiyetini anlatabiliyorum. Şaşırdım kaldım. Bu kaza bana şunu da öğretti ki, trafikte, yanınızda kaza tutanak kâğıdı da olsun kalem de olsun. Bir de fotoğraf çekecek cihaz. En önemlisi de benim gibi söze inanıp da tutanak tutmadan olay yerinden ayrılmayın. Çünkü insanlar sözünde durmuyormuş. Rumuz: "Hayret!"-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00