İsmi "Anzak Ömer" oldu...

A -
A +

"Amerika'ya gelirken bir Türk ile karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım..."

"Talihin cilvesine bakın ki Çanakkale Savaşında benim sağlığıma kavuşmama çabalayanlar da Türk idi. Şimdi Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden de bir Türk... Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız."
Peşinden nemli gözlerle adımı sordu. "Ömer" cevabını verdim. Manasını sordu. "Babam Müslümanların ikinci halifesinin adını vermiş" dedim.
-Senin adın Müslüman adı mı?
"Evet" deyince yüzüme baktı baktı, birden doğrulmak istedi. Yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu:
-Adın güzelmiş. Benim adım Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra "Ömer" olsun.
-Olsun
-Peki doktor beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu?
Şaşırdım. Nasıl da birdenbire karar vermişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için soramıyormuş.
"Müslüman olmak çok kolay" diyerek imanın ve İslam'ın şartlarını anlatırım. Kabul etti. Kelime-i şahadet getirirken çocuklar gibi ağlıyordu.
Mırıldandı:
- Siz Müslümanlar tesbih çekersiniz. Bana da bir tesbih bulsan da yattığım yerden Allah'ı ansam olur mu?
Bu sözden anladım ki dedelerimiz savaş esnasında dahi Hakkı zikrediyormuş. Hemen bir tesbih bulup getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk... Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti.
- Beni yalnız bırakma olur mu?
- Ne gibi Ömer Amca?
- Ara sıra gel de bana İslamiyet'i anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. Duydukça kalbim ferahlıyor...
O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum. Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum: "Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!"
Dedim ki içinden "Bizim Ömer Amca galiba yolcu?" Hemen yukarı çıktım. Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi:
Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazısında dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile koskoca Anzak Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum. Kendisine Kelime-i şehadeti söylettim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh etti... Çanakkale'de bize karşı savaşan bir Anzak'a, yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde iman nasip olmuştu. Ne yalan söyleyeyim, ağladım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.