İsmini bilmiyorum ama...

A -
A +

Ah "Becayiş" hocam... Yaşıyorsan kulakların çınlasın... Allah hayırlı uzun ömürler versin... Kimya dersimize gelirdin... Liseli yıllarımızda... Her derse girişinde başımızın bir tarafı zonklardı geçen dersteki anahtarlık darbesini hatırlayıp... Çünkü bir soru sorduğunda bilemediğimiz zaman elindeki arabanın anahtarlığıyla gelir başımızın en üst noktalarına sanki akupunktur noktalarını uyarır gibi tık tık vururdun... Burundan bir konuşmayla: -Bu öyle değil kıjım... Öyle değil aşlanım... S harflerini ş, z harflerini j çıkartman ayrı bir özelliğindi... Hiçbir kötülüğün yoktu kimseye... Dersinden başka bir şey bilmezdin... Ah sevgili öğretmenim bizim kabahatimiz ne kadar bilemem ama biz de bizden öncekilerden öğrendik sana "Becayiş" demeyi. Hiç unutmuyorum o günü... Ders sizin kimya dersiydi... Beş dakika oldu yok... On dakika oldu yok... On beş dakika oldu yok... O zamanlar bir öğretmen on dakika derse gelmediği zaman sınıf başkanı sınıf defteriyle nöbetçi öğretmene gider, ders hocasının gelmediğini bildirirdi. Sonra da nöbetçi öğretmenin talimatı ne ise ya derste etüt yapılır ya öğretmen gelir kendisi sınıfa göz kulak olur ya da havaların sıcak olması bahara denk gelmesi gibi durumlarda bir dersliğine sessizce bahçeye çıkıp temiz hava almaya izin verilirdi. En hoşumuza giden de bu olurdu... O gün derse gelmemiştiniz evet... Sınıf başkanımız da yoktu. Sınıf başkan yardımcısı olarak sizin derse gelmediğinizi ben bildirecektim nöbetçi öğretmene... Aldım elime defteri gittim öğretmenler odasına. Nöbetçi öğretmenimiz oradaydı. Derse girmeyen bir iki öğretmen daha vardı. Selam verdim ve durumu anlattım: -Hocam kimya dersimiz boş geçiyor da... -Kim geliyordu dersinize? İsminiz aklıma gelmiyordu... Pek kullanmamıştık çünkü... Sizin hep lakabınızı söylüyorduk. İyi de öğretmenler arasında söylenir miydi? Benim kem küm ettiğimi fark eden öğretmenim tekrar sordu: -Kızım kim geliyor dedim dersinize duymadın mı? -Şey, hocam duydum da... İsmini çıkartamadım... Yani ona şey diyorlar... Bozarıp kızararak ne cevap vereceğimi düşünürken diğer bir öğretmen ortam hazırladı: -Sen söyle kızım lakabını söyle... Tamam kızmayacağız söyle... -Şey... Becayiş diyorlar hocam... Öğretmenlerin gülmemek için kendilerini zor tutmalarıyla birlikte bir şeyi daha fark ettim. Kendi aralarında Becayiş denilen öğretmenimizin kim olduğunu biliyorlardı. Adını söylediler ve nöbetçi öğretmen deftere yazıp imzaladı. Hepinizin ellerinden öpüyorum sevgili öğretmenlerim... Betül Seyran-Eskişehir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.