İşte bu benim ninem

A -
A +

Rahmetli ninem 1911 doğumluydu. Baba tarafı "İsmail Hocalar", ana tarafı "İmamlar" lakabıyla anılırdı. Babası İsmail Hocadan 7 yaşından itibaren Arabî, Farisi, Osmanlıca eğitimi ve dinî terbiye almıştı. Saliha bir kadındı. Uşak iline bağlı Avgan köyünde yaşardı. İsmail kızı Safiye Akçay diye bilinirdi. Avgan köyü kadınlarının bir derdi mi var? Başı mı ağrıyor? Kocasıyla, çocuklarıyla, komşusuyla, bir problemi mi var, dertlerine çare olmak için çırpınırdı. Onların hocası, dert ortağı, hem de tabibiydi. Ağlayan çocuklar susar, ağrısı olanların acısı dinerdi ne hikmetse onun avlusuna girildiğinde. Evinde dünyalık ne varsa ikram ederdi misafire ve derdi ki: "Misafir on rızıkla gelir, dokuzunu bırakır birini götürür..." O gariban ve fakir haliyle hiç kimseye sıkıntısını hissettirmezdi. Otuz beş yıl akıl hastası olan ağabeyine bakıp himaye etmişti. Ömrünün son on yılında gözleri görmeyen dedemin gözü olmuştu âdeta. Yedi yıl da hasta olan, kocası ölen, çocukları olmayan görümcesine kol kanat germişti. 4 kız 2 erkek evladının 6'sının da her türlü dertleriyle ilgilenmişti o yokluk dönemlerinde. Tüm bunlara "nimet" diyerek "imtihan bizim için" diyerek hiç hayıflanmazdı. Bu ara unutmadan söyleyeyim, vakit buldukça tecvit üzere köyün kız çocuklarına uzun kış günlerinde kandil ışığında Kur'an-ı kerim öğretirdi. Rahatsızlığı olan kadınların ağrıları için bugün alternatif tedavide el ile tedavi yöntemini o yıllarda ninem uygulardı. Biz onu el ile ovuyor derdik. Yine Osmanlıca kitaplardan, Hüccet-ül-islâm, Mızraklı İlmihal gibi birçok eseri okur o kitaplara göre nasihat ederdi. 1980'in 12 Eylül sonrasında malum sık sık her yerleşim birimlerindeki evlere aramalar için gelirdi emniyet güçleri. Her ev hanesinde her türlü kitapları saklardı ev reisi. Nineme de "başın ağrıyabilir bu kitaplardan, sen de sakla" dediklerinde, "Benim kitaplarımı saklamama gerek yok, onların manevi saklayanları vardır" deyip devam ederdi okumaya dinletmeye. Bir defasında aramaya geldiklerinde kitapları güya kontrol eder gelenler. Sorarlar: -Ne bunlar? -Kitaplarım benim. Babamdan yadigâr, der. "Biz gidince yok et bunları, yak!" dediklerinde "evladım kendimi yakarım kitaplarımı yakmam" diyecek kadar cesur biriydi ninem. Bir defasında da başka biri gelir rutin kontrollere. Hayret ki o komutan da "Ninecim bu kitaplar artık yok, çok muteber kitap bunlar, ne olur torunlarına armağan bırak bunları" deyip elini öperek ayrılır. Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.