İki yıl önce taşınmıştık şimdiki evimize. Komşularımızı sorduğumuzda çok iyi insanlar deniliyordu. Biz de herkes tarafından sevilen beğenilen insanlardan oluşan bu beldede iyi komşuluklarımız, unutulmaz arkadaşlıklarımız olacak diyorduk. Oysa taşındığımız ilk günden bu yana gelen gidenimiz olmamıştı. Haftalar geçmesine rağmen bir Allahın kulu gelip de "Siz de kimsiniz, kiracı mısınız ev sahibi mi, hoş geldiniz" diye sormamıştı. Hayret!.. Zaman içinde fark ettik ki, bırakın hoş geldinizi, bize bakan gözler bizi istenmeyen aile olarak görüyordu. Bizi görenlerin bir yolunu çevirmediği kalmıştı. Bu işte bir bit yeniği vardı ama ne? Öyle ki bir genç kız olarak adım adım bir gölge gibi takip edildiğimi hissediyor ürperiyordum. Bir insan için yalnızlıkta teselli aramak çok da akıl kârı değilmiş meğer. Ben içimdeki bu sıkıntıları atmak için mahallemde bulamadığım arkadaşlığı okul çevremde bulmak istemiştim. Okul arkadaşlarımla birlikte gezmek dolaşmak, yalnızlığımı ve içimdeki ufuneti dağıtmak istiyordum. Bu hareketimin bana, daha da pahalıya mal olacağını, mahallemdeki dedikoduları daha da körükleyeceğini nereden bilebilirdim?.. Önce mahallede bir genç ile çıktığım dedikodusu yayılmış. Ufak yerlerde bu ağır bir dedikodudur. Mahallenin alışılmadık bir kızı iken istenmedik kızı olmuştum. Hatta arkadaşlığımı liseli âşık boyutundan alıp daha da ahlâksız boyutlara taşımışlardı. Aileme sürekli böyle bir şeyin olmadığını anlattım. Ailemin bana inanıp güvenmeleri beni rahatlattı. Ama bu iş burada bitecek miydi?.. Bir teyzem vardı benden birkaç yaş büyük. Onunla iki arkadaş gibiydik. Hatta ondan daha öte... Hemen her gün birlikte gezer, kuaföre de, sinemaya, sahile nereye gideceksek birlikte giderdik. O benim en iyi dostum en iyi arkadaşımdı. Hatta bu dedikodular çıktığında demiştik ki: "Bizi çekemiyorlar." Teyzeme; "Bizim arkadaşlığımızı ve samimiyetimizi kıskananlar var. Aman dikkatli olalım. Aramıza dedikodu sokmayalım" tembihinde bulundum. Sanki gelecek tehlikeyi hissediyordum ama adını koyamıyordum. Her an yeni bir iftira ile karşı karşıya kalacak gibiydim. Evet korktuğum başıma gelmişti. Benim gece yarıları eve geç geldiğimi, internet cafelere gittiğimi, orada muzır sitelerde arkadaşlıklar kurduğum söylentileri başlamıştı. Kim ne derse desin benim böyle bir saçmalığım olamazdı. İnternet cafelere de hayatımda gitmemiştim. Nereden çıkartıyorlardı böyle salakça iftiraları. Derken mahalleye gelip gitmeye başlayan bir erkekle çıktığımı öğrendim! Üstelik bu kimseyle arkadaşlığımı dünya âlem biliyormuş nasıl biliyorsa, bir ben bilmiyorum!.. Ne yazık ki iftiracılar amaçlarına ulaşıyordu. Ailemin güveninin de baskıya dönüşmeye başladığını görüyordum. Çevremizin, dahası akrabalarımızın her gün getirip dayattıkları dedikodulara ne kadar göğüs gerecekti ailem. Şunu biliyordum ki; haksızlık karşısında sustuğunuz müddetçe hem hakkınızı hem haysiyetinizi kaybedersiniz... Arkamdan kıs kıs gülündüğünü hissediyor çılgına dönüyordum. Çevremde yaşanan başka hiçbir olay beni ilgilendirmiyordu. Sokağa çıktığım andan itibaren mahallemde bana bakan bütün gözlerin "işte o ahlâksız kız bu" diye baktığını hissediyordum. Peki ama bu nereye kadar sürecekti? Ahlâksız biri olmadığımı önce aileme sonra komşularıma nasıl ispatlayacaktım. İspatlamam gerekir miydi? (Devamı yarın) S.H.-Yalova Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00