Kabrinin başında duran adam!

A -
A +

Annem anlamıştı bendeki gizlenemez ruh halini... Hâlâ elim ayağım buz gibiydi... Korkmuş muydum ürpermiş mi bilemiyorum. Ama annem fark etmişti: -Oğlum n'en var senin... Sen korktun mu? Bir şey mi oldu? Bet beniz kül gibi olmuş. Geç de bak bir aynaya. Ne haldesin? Aynaya bir baktım ki gözlerim hâlâ yuvalarında bilye gibi... Benzim ise kanı çekilmiş halde. Sanki ayva gibi sapsarı. Derin bir nefes alıp tekrar annemin yanına geldiğimde annem çoktan sorguya çekmişti bile: -Hiç eveleyip geveleme... Anlat bakalım ne oldu? -Ama anne? -Anlat diyorum sana! Bunu mutlaka bilmem lazım... İşte o gün, ilk annemle paylaşmıştım o Fatih'te liseye yeni başladığım yıllarda yaşadığım unutulmaz günümü... Neresinden başlayacağımı bilemeden anlattım anneme olanca haliyle... -Anne... Önce sen soruma bir cevap ver... Allah'ın sevdiği kullar öldükten sonra da yaşar mı? -Şimdi beni dînî konulara çekerek yaşadığın hali unutturmaya çalışma! -Hayır anne unutturmaya çalışmıyorum. Aksine anlatacaklarım tam bu konuyla ilgili. Öyle deyince annem şöyle bir irkildi. Tekrar göz göze geldik. "Ne dedin, bir daha söyle" der gibiydi: -Allah'ın sevdiği kullar... Mesela Sevgili Peygamberimizin soyundan gelen mübarek insanlar öldükten sonra da yaşar mı? Anneciğim, Sevgili Peygamberimize salevat getirdikten sonra mırıldanır gibi konuştu: -Allah bilir oğlum. O murat ederse her şey olur. -İşte anne bugün öyle oldu... İşte ben öyle birini gördüm bugün... Heyecanımdan dudaklarım titriyor, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum... Annem beni hesaba çeker halden çıkmış, merakla beni anlamaya çalışıyordu. Oğlunun aklına mukayyet olup olmadığını kontrol eder haldeydi. Ben ise artık gördüğüm ve kimseye anlatmam mümkün olmayan o sırrımı annemle paylaşmaya kapı aralamanın rahatlığıyla zembereği boşalmış saat gibi anlatmaya başlamıştım. - Anne bugün cenazesine gittiğim Abidin Abi'yi mezarının başında bana bakarken gördüm. -Neûzü billah... Allah'ım sen şefaatlerine kavuştur bizi ya Rabbim. -Evet anne... Gerçekti... Ben kabri başında dua etmek için gittiğimde hem de kendi kabrinin yanı başında duruyordu... Yemin ediyorum göz göze geldik. Ama bir kelime bile konuşamadan kaçarcasına uzaklaştım oradan... Şimdi hâlâ o halin etkisindeyim... Çehremdeki hal de ondandır... Ta karşıdan Beykoz mezarlığından buraya nasıl geldiğimi bir ben bilirim bir de Allah... -Peki sen nereden biliyorsun mezarlığı, kimden ne öğrendin, ne zaman gittin oralara? Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.