Dediler ki: -Şefik ölmüş Beynimden vurulmuşa döndüm. Hangisi, bizim Şefik mi? -Hemşerin, sınıf arkadaşın Şefik işte canım. Kalp krizi geçirmiş. Sokağın ortasında yığılıp kalmış. -Nerede olmuş ya? -Taksim'in göbeğinde... O zaman anladım... Hayat ne kadar enteresan, ne kadar anlamsızdı. Hey gidi Şefik hey... Daha dün ziyaretine gitmiştim de çayını içmiştim dükkânda... Boyun büküp cık cık çekerek dedim ki: -Ya niye haberimiz olmadı? Cenazesine giderdik... Verdikleri cevap daha da enteresandı... Cenazesinde neredeyse tabutu taşıyacak dört kişi ancak varmış. Belediye kaldırmış zaten. Siz Şefik'i bilmezsiniz... O yüzden bu duyduklarınıza da "niye ne oldu ki" diye dudak bükersiniz... Aha şu gördüğünüz Taksim'in yarısı onun desem inanır mısınız? Abartmayayım elbette... Ama en az elli yüz tane iş hanı vardı Şefik'in Taksim'de... Vay be Şefik... Bugünün parasıyla en az üç yüz milyonluk servetin sahibiydi... Eski bol sıfırlı paralarla üç yüz trilyon. Dört kişi mi vardı cenazende be? İsterseniz enteresan hayat hikâyesine ta baştan başlayayım... 1970'li yıllardı... Hâli vakti iyi olan arkadaştan biriydi Şefik. Köyde tarlaları bağları bahçeleri vardı... Ama asıl onun talihi dedesinden kalan miras ile döndü... Memleketten kendi payına düşen yüklü miktarda parayla İstanbul'a geldi... Tam bilmiyorum ama o zamanın parasıyla iki yüz milyar falan vardı. Hatırı sayılır paraydı... Kafalı adamdı Şefik... Öyle içki kumar, gece hayatı gibi alışkanlıklar bilmezdi... Namaza biraz gevşekti ama Cumaları hiç kaçırmazdı. Ben ondan iki sene önce memur olarak gelmiştim İstanbul'a. Gelmiş o yıllarda Tarlabaşı'nda iki odalı bir ev kiralamıştım. Annem ise garibim memlekette dayanamamış. Ben İstanbul'da kurda kuşa yem olurum düşüncesiyle gelip o metruk eve yerleşmişti. Şefik ile Taksim'de karşılaştık o yıllarda. Sarmaş dolaş olduk. Çay kahve muhabbet sonrası demişti ki rahmetli: -Amerika'ya gideceğim... Niçin mi? Bakın niçin? O yıllarda kaç insanın aklına gelir bilmem ama nereden duymuş, kim akıl vermişse kafaya koymuş. Meşhur Amerikan arabaları var ülkede... Buickler, İmpalalar, Ford, Chevrolet, Dodge, Mustang ne bileyim bir sürü marka işte... Bizim çocukluk ve gençliğimizde bu arabalar hayatın içinde vazgeçilmezlerdendi. Dolmuş taksiler, damalı ticari taksiler, özel fabrikatör arabaları falan... Bizim Şefik sizce ne düşünür? -Bu arabaların yedek parçalarını satacağım. Müthiş bir akıl... Daha o yıllarda Vehbi Koç bile otomobil işine gireli üç dört sene ancak oluyor... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00