Arzu Abla, kocasının ardına düşer Bursa'dan İstanbul'a gelir... Ümidi inşallah eski arkadaş çevresinden de uzaklaşacak olmasıdır. Fatih'e yerleşirler. İstanbul kimi bağrına basmamıştır ki onları basmasın!.. Oğulları Murat, üniversite son sınıfta, Bahadır lisede, Şevki de bir matbaada baskı servisinde çalışmaya başlamıştır. Arzu Ablanın bu hayattan tesellisi ise çocuklarının hepsinin İstanbul'da bir arada kalıyor olmasıdır. Ama Arzu Abla'yı yarını olmayan çile dolu bir hayat beklemektedir. Arzu Abla hayatı tek başına göğüslemeye çalışır. Oğlu Murat'ın Ömer isimli arkadaşına kızı Halime'yi verirler. Halime Beylerbeyi'ne gelin gitmiştir. Şükür ki Ömer dürüst ve saygılı bir damat olmuştur. Üniversiteyi bitiren Murat askere gitmiş, askerlik dönüşü Elif adında bir kızla evlenmiş, bu evlilikten Ali adında bir de oğulları olmuştur. Sıra Şevki'nin askerliğindedir. Bahadır ise Adapazarı'nda üniversitede okumaktadır. Ama kader yollarını o yıl lise ikiye geçen Tuncay'la birlikte İzmir'e çıkartır. Tam beş yıl kalırlar İzmir'de... Arzu Abla bu beş yıl içinde kocası İsa Abi'nin hayatı fitil fitil burnundan getirmesine engel olamamıştır. Beladan kaçar gibi yeniden Bursa'ya dönerler. Bu süreçte Şevki de tezkere sonrası Bursa'ya yerleşmiş kendine bir iş kurmuş, Seher adında bir kızla evlenmiş, Batuhan adında bir oğlu olmuştur. Arzu Abla, hiç olmazsa torununa yakın olup onun hasretini çekmeyecektir. Bursa'da hayat aynı minval üzre devam ederken oğlu Tuna askerden gelir. O da evlenir. Allah niyetlerine göre vermiş, babalarının aksine bütün çocukları ev ocak sahibi olmuşlardır. Ah Arzu Abla kendisi ne yapacaktır? Murat onu İstanbul'a yanına alır. Bir süre birlikte kalırlar. Ama Arzu'nun çilesi bitmez ki... Murat'tan dört çocuğundan en küçüğü Bedirhan, geçirdiği menenjit sonucu hayata gözlerini yumar. Arzu Abla, torun acısıyla yıkılmıştır ama oğlu ve gelinini teselli ona düşer. Tam zamanıdır sanki... Çok geçmeden çalıştığı firma Murat'ı yurt dışına gönderir. Ya Arzu Aba? Nerede kalacaktır? Murat anasını teselli eder. 17 yaşındaki oğlu Ali dershaneye gitmektedir. Ali'yi dershaneye yakın bir yere yerleştirir. Diğer iki oğlu Yahya ile Sefa'yı alarak İngiltere'ye giderken annesine boyun büker: "Anacığım şimdilik torununla kalmaya devam et. Bakalım yarın ne gösterir?" Ali, Arzu Abla'nın ilk torunudur. Ondan da öte şimdiden sonra can yoldaşı olacaktır. Ama ya kader? Kadere ne demeli? Olacak ya... Ali'nin gittiği dershane, öğrencileri imtihana hazırlanma aşamasında stres atmaları için Uludağ'a götürür. Gezi sonrası İstanbul girişinde otobüs kaza yapar. Kazada 32 öğrenci, iki şoför, 1 muavin, 5 öğretmen, 3 hizmetli vardır. Ama sadece Ali'nin eceli gelmiştir. Arzu Abla, bu son acıyla yıkılır kalır. Yürüyemez hale gelir. Yıllar sonra karşılaştık yine kendisiyle... Oturduğum sitede Arzu Abla yüksek apartmanın onuncu katın balkonuna tünemiş bir beyaz güvercin gibiydi... Çaresiz balkondan kuşbakışı etrafı seyrediyordu. Dizleri yılların yıpranmışlığı ve yorgunluğu sebebiyle ancak balkona kadar taşıyor onu... Çocuklarının her biri kendi derdine düşmüş onu düşünecek durumda değildi. Nerdeyse yarım asır önce tanıştığımız, hayat dolu o kıpır kıpır gelin şimdi koltuk değneğiyle ancak adım atabilen o ak saçlı haliyle karda açan kardelen gibi hayata tutunmaya çalışıyor, onuncu katın balkonundan ufuklara bakıp gelmeyen evlat ve torunlarının yolunu gözlüyordu... Sıdıka Avcıoğlu-İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00