"Kim bu şanslı kız?"

A -
A +

Yavuz’un yaşadığı hayal kırıklığını anlatmaya bugün de devam ediyorum...

 

Yavuz bir daha yüzünü dahi görmemişti Aysel'in. Tüm çabaları, aramaları uğraşları hep Ayselsizlik limanına çıkmıştı. Bir zamanlar Türkiye'nin değil dünyanın en güzel şehri olduğuna inandığı bu şehir artık Yavuz'a dar gelmeye onu sıkmaya boğmaya başlamıştı.

 

Yavuz “belki onu unuturum, unutabilirim” diye canının bir yarısını orada bırakarak o şehirden âdeta kaçmıştı.

 

Yavuz, artık kendini öğrencilerine ve ailesine adayan bir öğretmendi. Anadolu’yu şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dolaşmış ama yönünü ve yolunu bir daha asla o şehre çevirmemişti... Aradan tam otuz koca yıl geçmiş bu sürede evlenmiş tabii çoluk çocuğa karışmıştı.

 

Bir gün üniversitede okuyan oğlu Alperen babasına utana sıkıla dedi ki:

 

"Baba ben birini seviyorum, onunla nişanlanmak ve kısmet olursa evlenmek istiyorum. Tabii ki iznin ve müsaaden olursa..."

 

Yavuz, oğlu Alperen'e tahsilini bitirmesinin daha öncelikli olduğunu söylediyse de Alperen konuyu açmanın rahatlığıyla gönlüne söz dinletememenin verdiği çaresizlik içinde ısrar ediyordu. Yavuz, oğlunun ısrarlarına dayanamadı ve “peki, bunda da vardır bir hayır” diyerek sordu oğluna:

 

"Kim bu şanslı kız, nerede yaşıyor, kimlerden?”

 

Oğlunun verdiği cevap karşısında başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetti. Oğlu o şehirden bahsediyordu. Yıllar önce kaçtığı, aşk acısı sebebiyle terk ettiği o şehirden... Ve o şehre gitmemek için bir ömür direnmişti... Birkaç kem küm etti ama evladın hatırına yapacak bir şey yoktu. Çaresiz boyun büktü. Ve yıllar sonra o şehre gidecek olmanın tuhaf duygu ve heyecanı ile kalbinin küt küt attığını hissetti...

 

Dile kolay, Yavuz tam otuz yıl sonra o şehirde idi. Bir apartmanın dördüncü katındaki dairenin zilini çaldıklarında kapıyı açan hanımefendiyi gördüğünde boş bir çuval gibi yığılıp kalıverdi. Eşi çocukları, ev sahipleri bir telaş aldı ortalığı... Yavuz’u içeriye aldılar. Kolonya koklattılar, elini yüzünü ovdular derken uzun uğraşlar sonunda kendine getirebildiler...

 

Her kafadan bir ses çıkıyordu. “Ne oldu sana?” diyorlardı, “İstersen kendini iyi hissetmiyorsan bir doktora götürelim” diyorlardı... Yavuz ağzını açıp da tek kelime söyleyemiyordu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.