Cağaloğlu'nda AA'nın en üst katındaydık. Bizim Sayfanın hikâye ve roman kısmı da Çocuk Dergisinde hazırlanıyordu. Yayınlanan hayatım romanların desenlerini pek sevdiğim, bir İstanbul beyefendisi, Kore Gazisi, usta ressam Samim Utkun çiziyordu. Kendisi prensip sahibi bir insandı. Aynı saatte ve en erken gelir, gün ışığında çalışır, lüzum olmadıkça odasından çıkmazdı...
O gün Samim Ağabey odasından çıkıp bizlere, şöhler kâğıt üzerine çizdiği orijinal resmi göstererek birilerinin kendi çizdiği resmi değiştirdiğini, yapılan işin resmi katletmek olduğunu ve buna çok üzüldüğünü söyledi.
Çocuk Dergisi çalışanları, Müdürümüz Şaban Çibir, Muammer Erkul, Sıtkı Kazancı, Ahmet Ertuğrul, Ünal Bolat, Ömer Uslu, Hanefi Söztutan, İsmail Topal, Bahattin Çibir ve ben bu tepkiyi sessizce dinledik.
Konu belliydi. Samim Ağabeyin hatıralar için çizdiği resimlerin bazıları yayın prensibine uymuyordu. Ama saygımızdan ve çekindiğimiz için bunu kendisine diyemiyorduk.
Ya ne yapıyorduk? Resmin üzerinde rötuş yapıyor gazeteye öyle gönderiyorduk. Samim Ağabey bu değişikliği gazetede fark edince işi takibe almış, bir iki üç derken "kim değiştiriyor benim resimlerimi?" diyerek tepki vermişti.
Biz ise suçu sahiplenmemiş, "galiba pikaj servisinde yapıyorlar" diyerek topu taca atarak güya günü kurtarmıştık...
Bir iki gün sonraydı. Yine yayın prensiplerimize uygun olmayan bir resimde değişikliğe başlamıştım. Samim Ağabeyin kapısı kapalıydı. Resmin dekolte yerlerini guajla kapattım. Tarama ucunu aldım, çini mürekkebe batırdım... Bu arada arkamda bir gölge hissettim. Başımı kaldırdım ki ne göreyim? Samim Ağabey sessizce gelip arkamda bitivermiş...
"Ragıp?" dedi hayret ve şaşkınlık içinde.
Aman Allah'ım... Dizlerimin bağı çözüldü. Utancımdan "Samim Abiii..." diyebildim sadece. Benim düşüp bayılacak halimi gören rahmetli Samim Ağabey resmi filan unutup telaşla "Tamam evladım, sakin ol! Tamam" diyerek beni teselli ettikten sonra "Ah be çocuklar madem bu değişiklik bu kadar önemliydi bana deseydiniz ya" diyerek ve aslında bizim üzülmemize kendisi üzülerek odasına çekilmişti.
Çünkü biz onu gerçekten korku derecesinde sayardık, o da bizi gerçekten evlat derecesinde severdi. Ve her işimiz gerçekten çocukça samimiyet içindeydi...
Ragıp Karadayı-İstanbul