“Bu elimizdeki tek orijinal nüsha, Muhammediye. Mehmet Bîcan hazretlerinin eseri...”
-Kokusu gelmese şekli gelir.
Aklı karıştı “nasıl yani hocam?” dedi. Dedim “gel bak sana yanan bir ciğer göstereyim.” Maksadım da şey…
-Bildim bildim eseri göstereceksin.
-Hangi eser Asım Abi?
-Sana göstermedik mi ya? Mutlaka ilgilisine kaçırmaz müdürün gösterir herkese.
-Allah Allah, seni atlamışız demek ki Murat. Bir gün hatırlat sana da göstereyim… Neyse şimdi biliyorsunuz zordur yazma eser göstermek. İzin mizin bir sürü bir şey. Bir üniversiteden fotoğraf mı ne istemişler, bizim çocuklar çıkaracakmış zaten hazır bu fırsat göstereyim dedim. Tabii böyle özenle kumaş kaplı, eldivenlerle filan açtığımı görünce dedi ki:
“Hocam neye bakıyoruz?”
Anlattım işte:
“Bak bu elimizdeki tek orijinal nüsha. Muhammediye eseridir. Var ya Ankara-Ulus’ta metfun olan Hacı Bayram-ı Veli hazretleri... Hah işte onun talebesi Mehmet Bîcan Hazretlerinin eseridir. Kopyası falan çoktur. Eskiden her evde olurmuş ama bu özel. Şimdi sana niye özel onu gösteriyorum” dedim. “Bak bakalım kimin ciğeri daha çok yanmış anla!”
İşte özenle açtım o sayfayı. Malum sayfa bilirsin. Tabii bir yandan öbür sayfaları da böyle hafiften gösterdim ki farkı anlasın. Baktı böyle inceledi ‘hocam’ dedi, ‘Bu sayfa neden böyle yanık gibi?’
-Hah abi beklediğin soru gelmiş!
-Aynen öyle. Hemen anlattım işte ben de; ‘Gibisi fazla, yanık. Ciğerinin yangını sayfayı yakmış, bu yüzden bu sayfa öbürlerinden farklıdır. Ateşle filan yakılmıştır deme sakın öyle olsa okunmazdı bu şekil' dedim.
Ben böyle deyince eğildi okumaya çalıştı. ‘Ne eksile nihayetsiz denizlerden akar Ya Rabb...” gerisini çözemedim hocam’ dedi.
-Ben mi yanlış anladım? Yanık yani sayfa? Kararmış gibi mi?
-Öyle öyle Murat’ım, şimdi görmeyince insan tahmin edemiyor ama Allah âşığı böyle alevlendirir işte, aha ispatı! İnanmayana bir şey olmaz. Ama inanırsan çok şey kazanırsın. Senin gibi şaşırdı bizim çocuk da böyle, aklı gitti bir an. ‘Hocam’ dedi ‘mümkün mü böyle bir şey?’ Güldüm, dedim: ‘Esas sana sormak lazım, bir kıza bile ciğeri yanıp dumanını tüttüren sensin. Sen söyle mümkün değil mi böyle bir şey?’
Çayın sıcaklığı elimi yakarken, dumanına takıldı gözüm. Onlar çoktan kalktı gitti ama ben hâlâ o tüten çayın dumanında kaldım...
Fatmanur Alkan
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...