Yavuz’un yaşadığı hayal kırıklığını anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Yavuz dünürlük için gittiği o şehirde karşılaştığı acı sürpriz karşısında bayılmış, biraz sonra kendine geldiğinde de dili tutulmuş lal olmuş gibiydi. Uzunca bir aradan sonra:
“Yok bir şeyim, iyiyim. Yol yorgunluğundan olacak tansiyonum düştü galiba. Kusura bakmayın sizleri de rahatsız etmiş üzmüş oldum..." diyebildi.
O gün oğlu Alperen'e kızı istediler ama kesin bir cevap alamadılar. Kız tarafı “biz bir düşünelim size haber veririz” dediler. Yavuz ailesiyle o şehirden aynı gün ayrıldılar.
Aradan on gün geçmişti ama kız tarafından bir haber gelmedi... Üstelik oğlu Alperen'in telefonlarına çıkmamaya, mesajlarına cevap vermemeye başlamıştı kız. Bir gariplik olduğunu düşünmeye başlayan Alperen tekrar o şehre gitmekten bahsetmeye başlamıştı. Tam o şehre gitmeye karar vermişti ki Alperen’in telefonuna bir mesaj geldi:
“Beni unut Alperen. Ben bir başkası ile evlenmeye karar verdim. Bu şehirden de göç ediyoruz. Lütfen bir daha beni arama. Sana hayatında mutluluklar dilerim. Buraya kadarmış... Hoşça kal..."
Donup kalmıştı Alperen. Bu mesajı babası Yavuz'a gösterdiğinde oğluna dilinin döndüğünce nasihatler moraller vermeye çalıştı Yavuz. Yine lafı ağzında dolandırıp durdu... Kem küm etti ama gerçeği söylemeye bir türlü cesaret edemedi... Edemedi...
“Oğlum sevdiğin o kızın annesi benim annenden önce sevdiğim kız Aysel’di” diyemedi. Benim eski sevgilisi olduğumu bildiğinden ezikliğinden vefasızlığından bir daha karşılaşmak istemediğinden annesi kızını evlenmekten caydırmıştır. Bunun başka izahı yok olamaz” diyemedi...
“Yine yapacağını yaptı bana bu şehir” dedi içinden... Benimle ne alıp veremediği var bu şehrin? Önce bana, sonra oğluma hayatı zindan etti...” Bu sessiz duygularla birlikte yanaklarından aşağı süzülen sıcak gözyaşlarına aldırış etmeden oğlunun sırtını sıvazladı:
“Sabret oğlum sabret. Zamanla unutursun. Kimler unutmadı ki? Mezarlıklar nice unutulmaz zannedilen güzeller, zenginler, nice ünlülerle dolu... Sabret oğlum sabret Rabbim inşallah karşına daha güzelleri daha vefalıları çıkarır. Her umutsuzluğun ardından bir umut penceresi vardır...”
Şahin Ertürk- Kütahya