Çocukluğum... Altı yedi yaşımda iken babamın gölgesinde, pamuk tarlalarında çapa yaparak, pamuk toplamakla geçen çocukluğum... 60'lı yılların çocukluğundan bahsediyorum... Kendi oyuncağını kendisi yapan çocukların yıllarından... Üç tekerlekli bisiklet zenginlik alametiydi o yıllar... Beş yıllık ilkokulu bitirmiştim. Kavurucu sıcağın altında çalışmaktayız. "Ortaokul kayıtları başlamış" diye bir haber yayılıyor ırgatlar arasında. Babama yalvarıyorum: -Baba ne olur beni de kaydettir. -Oğlum, seni okutacak gücüm yok. Ağlıyorum... Babam dayanamıyor gözyaşlarıma... Irgatların da destekleyici sözleriyle beni Altınözü Ortaokulu'na kaydettiriyor... Okullar açılınca birkaç arkadaşla birlikte bir ev kiralıyoruz. Kendi yemeğini kendisi yapmak durumunda olan 11 yaşında bir çocuğum. Ev işlerini de arkadaşlarla sıra ile yapıyoruz. Kasabadaki en büyük eğlencemiz de kasabaya yeni gelen yerli sinema ve 8 dakikası için 25 kuruş ödediğim bisiklete binmek. Ortalarda bir öğrenciyim. Ne ileri, ne geri... Üç yıl böyle gidiyor... Parasız yatılı okul imtihanları yaklaşıyor. O yıllarda sınav denilmiyor, imtihan deniliyor... İmtihanlar yazılı şeklinde yapılıyor. Test uygulaması henüz yok... "Test" kelimesini duyan bilen de yok... Akşam üzeri... Bakkalımıza gidiyorum... Bir şeyler almam gerekiyor... Karşı rafta bir küçük kitap görüyorum... "Yatılı Okullar için test kitabı" yazıyor üzerinde. Bakkal amcaya soruyorum: -Amca o kitap ne? -Test kitabı. -Satılık mı? -Evet satılık. Ankara'dan aldım. Çocuklar yüzünü bile açıp bakmadı. Satmak için ben de rafa koydum. Fiyatını soruyorum. Söylenen fiyata göre cebimi yokluyorum. Param yeterli. Kitabı alıyorum. Soruları ve cevaplarını tekrar tekrar okuyorum. Allahın hikmeti, yatılı sınavlarında ya aynı ya benzer sorular çıkıyor. Tıkır tıkır cevaplıyorum. Ben "ya hakkım yenirse?" diye düşünürken, gözlemci hoca, "çocuklar, merak etmeyin kimse hakkınızı yemez. Yeter ki siz başarılı olun" diyor. Bu açıklamayla, aklımdan geçeni anlamasına şaşırıyorum... Aradan aylar geçiyor... Sınava girdiğimi bile çoktan unutmuşum. Amcamın oğlu bir gün koşar adım bize geliyor. Elindeki zarfı göstererek: "Müjde Abdullah, öğretmen okulunu kazanmışsın!" diyor. Öğretmen okulu hayatım böyle başlıyor. İmkânlar beni memnun ediyor. Fazla şımartılmış bazı arkadaşların dışında sıkıntım olmuyor. Dört yıl su gibi akıp gidiyor. Akşehir Öğretmen Okulu'ndan mezun oluyorum. İlk tayinim Ağrı'ya yapılıyor ve orada göreve başlıyorum... Abdullah Aydın-Hatay Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00