Ramazan'dan bir ay önceydi... Sabah işe gidiyordum. Her şey bir anda olmuş, bir anda gözlerim kararmıştı. Kaldırımda olduğum yere düşercesine yığılıverdim. Bayılmamak için çabalasam da kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Hareket etmeye konuşmaya takatim yoktu. Parmaklarımı bile oynatamıyordum. Allah'ım biri ilgilensin ne olur? Tenha ve kimsesiz bir yerde değildim ki. Şişli'de üst geçit köprülerinden birinin hemen önündeyim. Gelip geçenler oluyor da ne demek, insan akıyor resmen... Üç çocuk babası 42 yaşında bir devlet memuruyum. İşime gidiyorum. Yolda başıma gelen kalp spazmı ile yere yığılıp kalmıştım. Hangimizin garantisi var böyle olmayacağına? Ama insanlar nasıl bu hale gelmiş böyle? Kimsenin kimseye dönüp bakacak hali yok. Düşen düştüğüyle kalıyor düştüğü yerde. Haberlerde okurken "insanlık ölmüş" diyordum ben de ama başıma geldiğinde anladım ne kadar acınacak halde olduğumuzu. Kahroldum. Bir Allahın kulu dönüp bakmıyordu. Yerde yatan insan mı, hayvan mı, çuval mı? Hayvan olsa belki Hayvan Hakları Derneği'ne üye birisi denk gelir de yardımına koşabilirdi. Ama bir insan ile hiçbir insan ilgilenmiyordu? İnsanın ve insanlığın geldiği nokta bu olmamalıydı? Terör olaylarından dolayı mı bir tedirginlik yaşıyordu beyinler? Şehirdeki hayata yetişmek telaşındaki şehir insanında merhamete zaman mı kalmamıştı? İyilik ettiğinde başına sürpriz bir bela gelmesi riski mi ürkütüyordu? Neydi bu ilgisizliğin ve vurdumduymazlığın sebebi? Hepsi mi? Sonuçta bir baba, bir insan, bir memur ve bir vatandaş olarak yerde kriz geçiriyordum. Elimi kaldırıp birisinden yardım istemeye gücüm yoktu. Hoş bu ilgisizlikte istesem de gelen olur muydu orası da ayrı? Cep telefonu açıp da aramaya takatim yoktu. Allah kimsenin başına vermesin. Gözlerimle göz teması edip yardım dilenmek için hangi gözle, göz göze gelsem tuhaf bir şekilde gözüme baka baka çekip gidiyordu. İnsanların gelip geçtiği insan dolu bir kaldırımda insanlık yoktu. Her şeyden ümidi kestiğim bir anda altmış yaşlarında bir bayan yaklaştı. -Beyefendi iyi misin, dedi... Dudaklarım kıpırdıyordu. Kulağını ağzıma yaklaştırdı: "Ambulans" sesimi ancak anladı. Allah ondan razı olsun. 112 Acil servisi aradı. Bir ambulans çağırdı. On dakika geçmeden ambulans geldi. Kadıncağız ben ambulansa binene kadar bekledi. Enteresan bir şey daha vardı. Çevredekiler bu kez durup ambulansa bindirilişime bakıyordu seyirlik olarak. Hatta cep telefonuna çekenler bile oldu. Altan Oğuz - İstanbul > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00