Kırk beşinde, yeni doğan asker!..

A -
A +

Ben bir toplumbilimciyim. Size arada bir hatıra demeti göndersem yayınlar mısınız? Anlatacağım anılar, her ne kadar benimle ilgiliyse de, bunlara anılardan öte, ders niteliğinde anekdotlardır, denilebilir. Bunlar, benim hayatımda az çok iz bırakan olaylardan seçilmiştir. İsterseniz ilk anımı ismimden yola çıkarak göndereyim... Babam beni Akseki Nüfus Dairesine yazdırmaya gidiyor. Memura diyor ki: -Bir oğlumu oldu. Bir oğlum öldü. İlgili memur babama soruyor: -Doğan oğluna ne ad vereceksin? Babam diyor ki: -Bizim köydeki Nuri Efendi isimli hoca vefat etmiştir. Onun ismi yaşamalıdır. O bakımdan oğluma o kişinin adını vermek istiyorum. Gel gelelim o yıllarda köy yerlerinde alışılagelen belki halen sürüp giden bir inançla doğan çocuğa ölen kardeşin isminin verilmesi iyi sayılmaz. Bu bakımdan nüfus memuru babama diyor ki: "Kayıttaki Osman'ı silmeye, Nuri'yi de yazmaya gerek yok. Osman'ın yanına Nuri'yi ekleyelim. Babamın bu işteki amacı ne peki? Öleni sildirmek için ayrı bir rüşvet verecek. Doğanı yazdırmak için ayrı bir rüşvet verecek. Bari tek bir rüşvetle iki işi ucuza kapatmak. Bu arada benim doğum tarihimle ölen ağabeyimin ölüm tarihi doğal olarak karışıyor. Nuri Hocanın ölüm tarihi de doğal olarak açık ve net değildir. İşin daha da ilginç yanı, benim kendi adımı bile doğru dürüst bilmemem. İlkokulu bitirinceye kadar ismimi Osman olarak biliyordum. Nuri'sini bilmiyordum. Yalnız ben değil, ailede de bilen yoktu. İşin ilginç yanı, zaman içinde, babam da benim isim işini unutmuştu. Öyle ya cahil bir insanın, beşi ölü, yedisi sağ on iki çocuğu olursa, olacağı buydu! Ayrıca, alt tarafı bir isim; çocuğun isminin Ali veya Veli olması niye o kadar önemli olsun ki(!) O devirde çocuklar okula yazdırılırken, nüfus cüzdanı bile sorulmuyordu. Sorulsa da çocukların nüfus cüzdanı yoktu ki. Onun için, kayıtlar çocukların boyuna posuna, yani fiziki görünümüne bakılarak yapılırdı. Ancak ilkokul biteceği zaman nüfus cüzdanı çıkartmak gereği duyuluyordu, o da öğretmen isterse. Benimki de öyle olmuş ve diploma alınacağı zaman nüfus cüzdanı çıkartılmış. Böylelikle Nuri diye ikinci bir ismimin varlığından haberdar olmuştum. Bu tür olaylar insanların başına dramatik sonuçlar da getiriyor. Buna benzer bir olayı bir yaz günü, eşimle birlikte, Manisa'da askerlik yapan kayınbiraderimi ziyarete gittiğimizde öğrenmiştim... Askerî birliğin bulunduğu yere vardığımızda, 65 yaşlarında, saçları ve dişleri dökülmüş, kıyafetleri perişan, bende deli izlenimi bırakan bir asker gördük. Bize gelip kendisini ziyarete gelip gelmediğimizi sordu. Belli ki sinir sistemi tamamen bozulmuş. Biz, "hayır" deyince çekip gitti de rahat bir nefes aldık. Sonra, işin aslını öğrendik. Bu asker, doğduğunda nüfusa kayıt edilmemiş. Zaten bir süre sonra da Adana'ya taşınmışlar. Kırk beş yaşlarındayken, Adana'da kahvehane açmak istemiş. Ama bu iş için de nüfus cüzdanı gerekiyormuş. Böylelikle nüfusa kayıtlı olmadığı ortaya çıkmış. Sırf meseleyi çözmek için, yeni doğmuş gibi nüfusa kayıt yaptırmış ve kahvehane açmış. "Yeni doğan bir bebek nasıl kahvehane açar? Onun kahveye girmesi bile yasaktır" demeyin, burası Türkiye'dir olabiliyor(!) Sanırım aynı yasa hâlâ yürürlüktedir. İşte bu vatandaşımız, yirmi sene sonra askerlik çağı geldiği için (!) askere alınmış. Sonrasını, herhâlde anlatmaya gerek yoktur... Ass. Prof. Dr. Osman Nuri Yıldırım-Antalya > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.